-
هر که را دامان عشقی نابده ** ز آن نثار نور بیبهره شده
- Kimin aşk eteği yoksa o nur saçısından nasipsiz kalmıştır.
-
جزوها را رویها سوی کل است ** بلبلان را عشق با روی گل است
- Cüzülerin yüzü, külle doğrudur. Bülbüllerin aşkı güledir.
-
گاو را رنگ از برون و مرد را ** از درون جو رنگ سرخ و زرد را
- Öküzün rengini dışından, insanın rengini, sarı, kırmızı… her neyse içinden ara!
-
رنگهای نیک از خم صفاست ** رنگ زشتان از سیاهآبهی جفاست 765
- İyi renkler, temizlik küpünden hâsıl olur. Çirkinlerin rengiyse, kirli kara sudan meydana gelir.
-
صبغة الله نام آن رنگ لطیف ** لعنة الله بوی این رنگ کثیف
- O lâtif rengin adı “Sıbgatullah-Tanrı boyası” dır. Bu kirli rengin kokusu ise… Tanrı lânetidir.
-
آن چه از دریا به دریا میرود ** از همانجا کامد آن جا میرود
- Denizden olan, yine denize gider; nerden gelmişse, yine oraya varır.
-
از سر که سیلهای تیز رو ** وز تن ما جان عشق آمیز رو
- Dağ başından, hızlı hızlı akan seller; bizim tenimizden de aşka karışık olarak akıp giden can, aslına gidip kavuşur!
-
آتش کردن پادشاه جهود و بت نهادن پهلوی آتش که هر که این بت را سجود کند از آتش برست
- Yahudi padişahının ateş yaktırması, ateşin yanına, kim puta secde ederse ateşten kurtuldu diye bir put diktirmesi
-
آن جهود سگ ببین چه رای کرد ** پهلوی آتش بتی بر پای کرد
- O köpek Yahudi, bak, ne tedbirde bulundu? Ateşin yanına bir put dikti.
-
کان که این بت را سجود آرد برست ** ور نیارد در دل آتش نشست 770
- “Kim bu puta taparsa kurtulur. Secde etmeyen, ateşin tam ortasına oturur” dedi.
-
چون سزای این بت نفس او نداد ** از بت نفسش بتی دیگر بزاد
- O, bu nefis putunun cezasını vermeyince nefis putundan, başka bir put doğdu.