-
اشک خواهی رحم کن بر اشک بار ** رحم خواهی بر ضعیفان رحم آر
- Ağlamak istersen gözyaşı dökenlere acı… Merhamete nail olmak istersen zayıflara merhamet et!
-
عتاب کردن آتش را آن پادشاه جهود
- O Yahudi padişahının ateşe itap eylemesi
-
رو به آتش کرد شه کای تند خو ** آن جهان سوز طبیعی خوت کو
- Padişah ateşe yüz çevirip dedi ki: “Ey sert huylu! Tabiatındaki o cihanı yakıcılık nerede?
-
چون نمیسوزی چه شد خاصیتت ** یا ز بخت ما دگر شد نیتت
- Niye yakmıyorsun? Ne oldu senin hassan? Yoksa bizim talihimizden niyetin mi değişti?
-
مینبخشایی تو بر آتش پرست ** آن که نپرستد ترا او چون برست 825
- Sen ateşe tapana bile lütfetmezsin. Sana tapmayan nasıl kurtuldu?
-
هرگز ای آتش تو صابر نیستی ** چون نسوزی چیست قادر نیستی
- Ateş! Sen hiç sabırlı değildin. Niye yakmıyorsun, sebep ne, kadir mi değilsin?
-
چشم بند است این عجب یا هوش بند ** چون نسوزاند چنین شعلهی بلند
- Bu, gözbağı mı, yoksa akıl bağı mı? Böyle yücelmiş alev nasıl yakmaz?
-
جادویی کردت کسی یا سیمیاست ** یا خلاف طبع تو از بخت ماست
- Seni birisi büyüledi mi, yoksa bu simya mı? Yahut tabiatının değişmesi bizim talihimizden mi?
-
گفت آتش من همانم ای شمن ** اندر آ تو تا ببینی تاب من
- Ateş dedi ki: “Ey Şaman! Ben yine o ateşim. Hele bir içeri gel de benim hararetimi gör!
-
طبع من دیگر نگشت و عنصرم ** تیغ حقم هم به دستوری برم 830
- Benim tabiatım da değişmedi, unsurum da. Ben Tanrı kılıcıyım, izinle keserim.
-
بر در خرگه سگان ترکمان ** چاپلوسی کرده پیش میهمان
- Türkmen’in köpekleri, çadır kapısında misafire yaltaklanmış,