-
سنگ بر آهن زنی بیرون جهد ** هم به امر حق قدم بیرون نهد 840
- Taşı, demire vurunca kıvılcım sıçrar. Fakat kıvılcım (senin çakmağı çakmanla değil), Tanrı fermanıyla dışarıya ayak basar.
-
آهن و سنگ ستم بر هم مزن ** کاین دو میزایند همچون مرد و زن
- Zulüm demiriyle taşını birbirine vurma. Çünkü bu ikisi, erkek ve kadın gibi çocuk meydana getirirler.
-
سنگ و آهن خود سبب آمد و لیک ** تو به بالاتر نگر ای مرد نیک
- Taş ve demir, sebepten ibarettir ama, ey iyi adam, sen daha ileriye bak!
-
کاین سبب را آن سبب آورد پیش ** بیسبب کی شد سبب هرگز ز خویش
- Çünkü bu sebebi o sebep olmaksızın zuhura getirmiştir. Zâhiri sebep, hakikî sebep olmaksızın kendi kendine nasıl meydana gelir?
-
و آن سببها کانبیا را رهبر است ** آن سببها زین سببها برتر است
- Enbiyaya rehber olan o sebepler, bu sebeplerden daha yüksektir.
-
این سبب را آن سبب عامل کند ** باز گاهی بیبر و عاطل کند 845
- Bu sebebi müessir bir hale getiren o sebeptir. Bazen da olur ki semeresiz ve âtıl kılar, hükümsüz bırakır.
-
این سبب را محرم آمد عقلها ** و آن سببها راست محرم انبیا
- Bu sebebe akıllar mahremdir. O sebeplerin mahremi de enbiyadır.
-
این سبب چه بود به تازی گو رسن ** اندر این چه این رسن آمد به فن
- Arapça olan bu sebep ne demektir? Cevab ver ki resendir, iptir. O ip, bir kuyuya fen ile sarkıtılmıştır (T.M. 844)
-
گردش چرخه رسن را علت است ** چرخه گردان را ندیدن زلت است
- Çıkrığın dönmesi, ipin sarılıp koy verilmesine sebeptir. Fakat çıkrığı döndüreni görmemek hatadır.
-
این رسنهای سببها در جهان ** هان و هان زین چرخ سر گردان مدان
- Dünyada bu sebep iplerini, sakın ha, sakın ha… bu başı dönmüş felekten bilme,