ز آتش شهوت نسوزد اهل دین ** باقیان را برده تا قعر زمین
Din erbabı da şehvet ateşinden yanmaz; hâlbuki başkalarını tâ yerin dibine geçirmiştir.
موج دریا چون به امر حق بتاخت ** اهل موسی را ز قبطی واشناخت
Deniz dalgası Tanrı fermanıyla koşunca Mûsâ kavmini Kıptilerden ayırt etti.
خاک قارون را چو فرمان در رسید ** با زر و تختش به قعر خود کشید
Tanrı fermanı erişince toprak, Karun’u altınlarıyla, tahtıyla tâ dibine çekti.
آب و گل چون از دم عیسی چرید ** بال و پر بگشاد مرغی شد پرید865
Su ile toprak, İsa’nın nefeslerinden gıdalanınca kol kanat açtı, kuş olup uçtu.
هست تسبیحت بخار آب و گل ** مرغ جنت شد ز نفخ صدق دل
Tanrı’yı tesbih etmen, su ve topraktan meydana gelmiş olan cesedinden çıkan bir buhardan, bir nefesten ibarettir. Fakat gönül doğruluğu yüzünden cennet kuşu olmuş, oraya uçup gitmiştir.
کوه طور از نور موسی شد به رقص ** صوفی کامل شد و رست او ز نقص
Tûr dağı, Mûsâ nurundan raksa geldi, kâmil bir sûfi oldu, noksandan kurtuldu.
چه عجب گر کوه صوفی شد عزیز ** جسم موسی از کلوخی بود نیز
Dağ bir aziz sûfi olursa şaşılacak ne var? Mûsâ’nın cismi de bir kemik parçasından ibaretti.
طنز و انکار کردن پادشاه جهود و قبول نکردن نصیحت خاصان خویش
Yahudi padişahının bu söze ehemmiyet vermeyip inkâr etmesi, kendisine nasihat edenlerin nasihatlerini kabul etmemesi
این عجایب دید آن شاه جهود ** جز که طنز و جز که انکارش نبود
O Yahudi padişahı bu acayip mucizeleri gördü. Fakat ancak taan ve inkârda bulundu.
ناصحان گفتند از حد مگذران ** مرکب استیزه را چندین مران870
Nasihatçiler: “İşi haddinden ileri götürme, inat hayvanını bu kadar ileri sürme” dediler.
ناصحان را دست بست و بند کرد ** ظلم را پیوند در پیوند کرد
Nasihatçilerin ellerini bağlayıp hapsetti. Zulmünü birbirine uladı (biteviye ve daha fazla zulmeder oldu).