English    Türkçe    فارسی   

1
871-880

  • ناصحان را دست بست و بند کرد ** ظلم را پیوند در پیوند کرد
  • Nasihatçilerin ellerini bağlayıp hapsetti. Zulmünü birbirine uladı (biteviye ve daha fazla zulmeder oldu).
  • بانگ آمد کار چون اینجا رسید ** پای دار ای سگ که قهر ما رسید
  • “Madem iş bu dereceye vardı. Ey köpek, sabret; kahrımız erişti!” diye bir ses geldi.
  • بعد از آن آتش چهل گز بر فروخت ** حلقه گشت و آن جهودان را بسوخت‌‌
  • Ondan sonra ateş kırk arşın alevlendi; bir halka teşkil etti ve o Yahudileri yaktı.
  • اصل ایشان بود آتش ابتدا ** سوی اصل خویش رفتند انتها
  • Onların asılları önceden de ateşti; sonunda da asıllarına gittiler.
  • هم ز آتش زاده بودند آن فریق ** جزوها را سوی کل باشد طریق‌‌ 875
  • Zaten zümre ateşten doğmuştu. Cüzüler kül tarafına yol alır, o tarafa giderler.
  • آتشی بودند مومن سوز و بس ** سوخت خود را آتش ایشان چو خس‌‌
  • Onlar ancak mümini yakan bir ateştiler. Kendilerini kendi ateşleri çerçöp gibi yaktı.
  • آن که بوده ست امه الهاویه ** هاویه آمد مر او را زاویه‌‌
  • Anası(mayası) Hâviye olan kimsenin mekânı, ancak Hâviyedir.
  • مادر فرزند جویان وی است ** اصلها مر فرعها را در پی است‌‌
  • Çocuk anası, onu arar; asıllar, mutlaka feri’leri izler.
  • آب اندر حوض اگر زندانی است ** باد نشفش می‌‌کند کار کانی است‌‌
  • Su, havuz içinde zindanda mahpus gibidir ama hava onu çeker. Zira su, erkâna mensuptur (dört erkân denen hava, ateş, su ve topraktandır. Havanın feri’dir).
  • می‌‌رهاند می‌‌برد تا معدنش ** اندک اندک تا نبینی بردنش‌‌ 880
  • Onu havuzdan kurtarır, madenine azar azar götürür ki sen götürdüğünü görmeyesin. (fırat)