-
صد هزاران طفل کشت آن کینه کش ** و آن که او میجست اندر خانهاش 920
- O kin güdücü, yüz binlerce çocuk öldürdü; aradığıysa evinin içindeydi.
-
دیدهی ما چون بسی علت در اوست ** رو فنا کن دید خود در دید دوست
- Mademki bizim gözümüzde birçok illet var; yürü, kendi görüşünü dostun görüşünde yok et!
-
دید ما را دید او نعم العوض ** یابی اندر دید او کل غرض
- Bizim görüşümüze bedel onun görüşü, ne güzel bir karşılıktır. Bütün maksatları onun görüşünde bulursun.
-
طفل تا گیرا و تا پویا نبود ** مرکبش جز گردن بابا نبود
- Çocuk; tutucu, koşucu değilken ancak babasının omzuna biner.
-
چون فضولی گشت و دست و پا نمود ** در عنا افتاد و در کور و کبود
- Fakat kuvvetlenip küstahlaşınca, elini, ayağını şuraya, buraya salmağa başlayınca hemen zahmet ve ıstıraba düşer.
-
جانهای خلق پیش از دست و پا ** میپریدند از وفا اندر صفا 925
- Halkın canlar; el ayak sahibi olmazdan, beden kaydına düşmezden evvel vefadan sefaya uçuyordu.
-
چون به امر اهبطوا بندی شدند ** حبس خشم و حرص و خرسندی شدند
- Vakta ki “İniniz” emriyle hapsolundular, hiddet, hırs, kanaat ve zaruret kayıtlarına düştüler.
-
ما عیال حضرتیم و شیر خواه ** گفت الخلق عیال للإله
- Biz Hakk’ın ayali ve süt isteyen yavrularıyız. (Peygamber) “Halk Tanrı ayalidir” dedi.
-
آن که او از آسمان باران دهد ** هم تواند کاو ز رحمت نان دهد
- Gökten yağmur veren, rahmetiyle can vermeye kadirdir” dediler.
-
باز ترجیحنهادن شیر جهد را بر توکل
- Aslanın yine çalışmayı tevekküle tercih etmesi
-
گفت شیر آری ولی رب العباد ** نردبانی پیش پای ما نهاد
- Aslan dedi ki: “Evet ama kulların Tanrısı bizim ayağımızın önüne bir merdiven koydu.