-
دست و پیشانیش بوسیدن گرفت ** وز مقام و راه پرسیدن گرفت
- Elini, alnını öpmeğe, oturduğu yeri, geldiği yolu sormaya başladı.
-
پرس پرسان میکشیدش تا به صدر ** گفت گنجی یافتم آخر به صبر 95
- Sora sora odanın başköşesine kadar çekti ve dedi ki: “Nihayet sabırla bir define buldum.
-
گفت ای نور حق و دفع حرج ** معنی الصبر مفتاح الفرج
- Ey vuslatı, her sualin cevabı! Senin yüzünden nişliğin anahtarıdır” sözünün manası,
-
ای لقای تو جواب هر سؤال ** مشکل از تو حل شود بیقیل و قال
- Ey vuslatı, her sualin cevabı! Senin yüzünden müşkül, konuşmaksızın, dedikodusuz hallolur gider.
-
ترجمانی هر چه ما را در دل است ** دست گیری هر که پایش در گل است
- Sen, gönlümüzde, onların tercümanısın, her ayağı çamura batanın elinitutan sensin.
-
مرحبا یا مجتبی یا مرتضی ** إن تغب جاء القضاء ضاق الفضا
- Ey seçilmiş, ey Tanrı’dan razı olmuş ve Tanrı rızasını kazanmış kişi, merhaba! Sen kaybolursan hemen kaza gelir, feza daralır.
-
أنت مولی القوم من لا یشتهی ** قد ردی کلا لئن لم ینته 100
- Sen, kavmin ulususun, sana müştak olmayan, seni arzulamayan bayağılaşmıştır. Bundan vazgeçmezse...”
-
بردن پادشاه آن طبیب را بر سر بیمار تا حال او را ببیند
- Padişahın hastayı görmek üzere hekimi götürmesi
-
چون گذشت آن مجلس و خوان کرم ** دست او بگرفت و برد اندر حرم
- O ağırlama, o hal hatır sorma meclisi geçince o zatın elini tutup hareme götürdü.
-
قصهی رنجور و رنجوری بخواند ** بعد از آن در پیش رنجورش نشاند
- Padişah, hastayı ve hastalığını anlatıp sonra onu hastanın yanına götürdü.
-
رنگ رو و نبض و قاروره بدید ** هم علاماتش هم اسبابش شنید
- Hekim, hastanın yüzünü görüp, nabzını sayıp, idrarını muayene etti. Hastalığının ârazını ve sebeplerini de dinledi.