-
تا مرا ز ینجا به هندستان برد ** بو که بنده کان طرف شد جان برد 960
- Beni tâ Hindistan’a götürsün; belki kulunuz oraya gidince canını kurtarır.”
-
نک ز درویشی گریزانند خلق ** لقمهی حرص و امل ز آنند خلق
- İşte halk fakirlikten böyle korkar. Onun için insanlar hırs, emele lokma olurlar.
-
ترس درویشی مثال آن هراس ** حرص و کوشش را تو هندستان شناس
- Fakirlikten korkmak, tıpkı o adamın ölümden korkmasına benzer. Hırsı, çalışmayı da sen Hindistan farz et!
-
باد را فرمود تا او را شتاب ** برد سوی قعر هندستان بر آب
- Süleyman rüzgâra emretti; rüzgâr da onu derhal Hindistan’da bir adaya götürdü.
-
روز دیگر وقت دیوان و لقا ** پس سلیمان گفت عزراییل را
- Ertesi gün Süleyman, divan vakti halkla buluşunca Azrail’e dedi ki:
-
کان مسلمان را بخشم از چه چنان ** بنگریدی تا شد آواره ز خان 965
- Acaba bu işi, o adamı hanümanından avare etmek için mi yaptın?
-
گفت من از خشم کی کردم نظر ** از تعجب دیدمش در رهگذر
- Ben ona hışımla ne vakit baktım? Onu yol uğrağında görünce şaşırdım.
-
که مرا فرمود حق که امروز هان ** جان او را تو به هندستان ستان
- Çünkü Hak bana “Haydi bugün var, onun canını Hindistan’da al” buyurdu.
-
از عجب گفتم گر او را صد پر است ** او به هندستان شدن دور اندر است
- Taaccüple “Yüz tane kanadı olsa Hindistan’a gitmesi yine uzak” dedim.”
-
تو همه کار جهان را همچنین ** کن قیاس و چشم بگشا و ببین
- İşte sen dünya işlerini hep buna kıyas et, gözünü aç da gör!