-
هم درین نحسی بگردان این نظر ** در کسی که کرد نحست درنگر 1550
- Sen bu yomsuzluk içinde gözünü döndür de sana bu nuhuseti verene bak!
-
آن نظر که بنگرد این جر و مد ** او ز نحسی سوی سعدی نقب زد
- Bu cezirle meddi gören kişi, yomsuzluktan kurtulur, saadete erer.
-
ز آن همیگرداندت حالی به حال ** ضد به ضد پیدا کنان در انتقال
- Allah, bir halden bir hale döndürme esnasında her şeyi zıddıyla meydana çıkararak seni halden hale döndürür durur.
-
تا که خوفت زاید از ذات الشمال ** لذت ذات الیمین یرجی الرجال
- Bu suretle de Eshabı Şimalden olmaktan korkar durur, erler gibi de Eshabı Yemin’in lezzetini umarsın.
-
تا دو پر باشی که مرغ یک پره ** عاجز آید از پریدن ای سره
- Bir yandan korkuya, bir yandan ümide düştün mü iki kanadın olur. Bir kanatlı kuş kat’iyen uçamaz, âcizdir.
-
یا رها کن تا نیایم در کلام ** یا بده دستور تا گویم تمام 1555
- Ya beni bırak, hiç söylemeyeyim yahut da izin ver tamamıyla söyleyeyim.
-
ور نه این خواهی نه آن فرمان تراست ** کس چه داند مر ترا مقصد کجاست
- Yoksa ne bunu istiyor, ne onu istiyorsan yine ferman senin. Kim ne bilir ki maksadın ne, muradın nerede?
-
جان ابراهیم باید تا به نور ** بیند اندر نار فردوس و قصور
- Can, İbrahim canı olmalı ki nuruyla ateş içinde cennetler, köşkler görsün.
-
پایه پایه بر رود بر ماه و خور ** تا نماند همچو حلقه بند در
- Derece, derece aya, güneşe kadar yücelsin; halka gibi kapıya kalmasın.
-
چون خلیل از آسمان هفتمین ** بگذرد که لا أحب الآفلین
- Halil gibi yedinci kat gökten de geçsin. Çünkü ben batanları, geçenleri sevmem.