-
خواند او آن نکتهای با شمول ** با حقارت ننگرید اندر رسول
- Belkıs okudu. Elçinin getirdiği o şümullü nükteleri hor görmedi.
-
جسم هدهد دید و جان عنقاش دید ** حس چو کفی دید و دل دریاش دید
- Gözü, hüthütü gördü, gönlü onun Anka olduğunu anladı. Duygusu onu bir köpekten ibaret gördü, gönlüyse bir derya.
-
عقل با حس زین طلسمات دو رنگ ** چون محمد با ابو جهلان به جنگ 1605
- Akıl, bu iki renkli tılsımlar yüzünden Muhammet’le, Ebucehil’lerin savaştığı gibi duygu ile savaşır durur.
-
کافران دیدند احمد را بشر ** چون ندیدند از وی انشق القمر
- Kâfirler, Ahmet’i beşer gördüler. Çünkü onun ayı böldüğünü görmemişlerdi.
-
خاک زن در دیدهی حس بین خویش ** دیدهی حس دشمن عقل است و کیش
- Hisse ait gözüne toprak serp. His gözü, akla da düşmandır, dine de.
-
دیدهی حس را خدا اعماش خواند ** بت پرستش گفت و ضد ماش خواند
- Allah duygu gözüne kör dedi, putperest dedi, bizim zıddımız dedi.
-
ز انکه او کف دید و دریا را ندید ** ز انکه حالی دید و فردا را ندید
- Çünkü o, köpüğü gördü de denizi görmedi. Bu demi gördü de yarını görmedi.
-
خواجهی فردا و حالی پیش او ** او نمیبیند ز گنجی جز تسو 1610
- Bu günün sahibi de odur, yarının sahibi de. Her ana sahip olan, önünde durup durur da o, hazineden bir pul bile görmez.
-
ذرهای ز آن آفتاب آرد پیام ** آفتاب آن ذره را گردد غلام
- Bir zere bile o güneşten haber verir ve güneş; o zerreye kul, köle kesilir.
-
قطرهای کز بحر وحدت شد سفیر ** هفت بحر آن قطره را باشد اسیر
- Birlik denizinin elçisi olan katraya yedi deniz esir olur.