-
کوه را گویم سبک شو همچو پشم ** چرخ را گویم فرو در پیش چشم
- Dağa derim ki: “Pamuk gibi hafifleş!” Göğe derim ki: “Göze baş aşağı görün”
-
گویم ای خورشید مقرون شو به ماه ** هر دو را سازم چو دو ابر سیاه 1630
- Güneşe “Ey güneş, ayla birleş” der, ikisini de iki kara bulut haline getiririm.
-
چشمهی خورشید را سازیم خشک ** چشمهی خون را به فن سازیم مشک
- Güneş çeşmesini kurutur, kan çeşmesini, sanatımla misk haline getiririm”
-
آفتاب و مه چو دو گاو سیاه ** یوغ بر گردن ببنددشان اله
- Allah, güneşle ayın boyunlarına boyunduruk vurur, onları iki kara öküz gibi bağlayıverir.
-
انکار فلسفی بر قرائت إن أصبح ماؤکم غورا
- Filozofun “İn asbaha mâüküm gavra”yı inkâr etmesi
-
مقریی میخواند از روی کتاب ** ماؤکم غورا ز چشمه بندم آب
- Kuran okuyan biri, Kuran’dan “Mâüküm gavra” yani “Suyu kaynağından keser,
-
آب را در غورها پنهان کنم ** چشمهها را خشک و خشکستان کنم
- Yerin derinliklerinde gizler, kaynakları kurutur, kupkuru bir hale getirirsem,
-
آب را در چشمه کی آرد دگر ** جز من بیمثل با فضل و خطر 1635
- Benim gibi ihsanda, ululukta misalsiz olan tek Allahtan başka kim vardır ki suyu tekrar kaynağına getirebilsin?” ayetini okuyordu.
-
فلسفی منطقی مستهان ** میگذشت از سوی مکتب آن زمان
- Bir hor, hakir felsefeci, bir aşağılık mantıkçı, mektep yanından geçerken,
-
چون که بشنید آیت او از ناپسند ** گفت آریم آب را ما با کلند
- Bu ayeti duyup hoşuna gitmedi. Dedi ki: “ Suyu külünkle biz çıkarırız.
-
ما بزخم بیل و تیزی تبر ** آب را آریم از پستی ز بر
- Belin, kazmanın darbesiyle ta yerin dibinden kaynatırız”