English    Türkçe    فارسی   

2
2151-2160

  • ز آن که انبوهی و جمع کاروان ** ره زنان را بشکند پشت و سنان‏
  • Hatta o adam, düşman bile olsa yine ihsan iyidir. Çünkü ihsan yüzünden düşman bile adama dost olur.
  • چون دو چشم دل نداری ای عنود ** که نمی‏دانی تو هیزم را ز عود
  • Dost olmasa bile hiç olmazsa kini azalır. Çünkü ihsanda bulunmak, kine âdeta merhemdir.
  • چون که گنجی هست در عالم مرنج ** هیچ ویران را مدان خالی ز گنج‏
  • Bundan başka daha nice faydaları var ama ey iyi adam, sözü uzatmadan korkuyorum.
  • قصد هر درویش می‏کن از گزاف ** چون نشان یابی بجد می‏کن طواف‏
  • Sözün hülâsası şu: Topluluğa dost ol. Hatta bir dost bulamazsan put yapan Amad gibi taştan bir dost yont, onu sev!
  • چون تو را آن چشم باطن بین نبود ** گنج می‏پندار اندر هر وجود 2155
  • Zira kalabalık ve kervan halkının çokluğu yol vurucuların belini kırar, onları kahreder.
  • وحی کردن حق تعالی به موسی علیه السلام که چرا به عیادت من نیامدی‏
  • Ulu Tanrı’nın Musa Aleyhisselâm’a “Niçin hastalığımda benim halimi, hatırımı sormağa gelmedin?” diye vahyetmesi
  • آمد از حق سوی موسی این عتاب ** کای طلوع ماه دیده تو ز جیب‏
  • Tanrı’dan Musa’ya şu hitap geldi: “Ey koltuğundan ayın doğduğunu gören!
  • مشرقت کردم ز نور ایزدی ** من حقم رنجور گشتم نامدی‏
  • Seni Tanrılık nurunun doğusu haline getirdiğim halde ben ki Tanrı’yım, hastalandım da niçin halimi hatırımı sormaya gelmedin?”
  • گفت سبحانا تو پاکی از زیان ** این چه رمز است این بکن یا رب بیان‏
  • Musa, “Tanrı” sen kusurdan münezzehsin. Bu ne remizdir, Yarabbi, bunu bildir” dedi.
  • باز فرمودش که در رنجوریم ** چون نپرسیدی تو از روی کرم‏
  • Bunun üzerine Tanrı, yine “ Hastalığımda kerem edip niçin halimi sormadın?” buyurdu.
  • گفت یا رب نیست نقصانی تو را ** عقل گم شد این سخن را بر گشا 2160
  • Musa, “Yarabbi, senin bir noksanın olamaz. Aklım şaştı, bu sözün hakikatini anlat” dedi.