-
بر تو خود را میزنند آن ماهیان ** چشم بگشا تا ببینیشان عیان
- O balıklar, sana kendilerini çarpmaktalar. Gözünü aç da apaçık gör.
-
ماهیان را گر نمیبینی پدید ** گوش تو تسبیحشان آخر شنید
- Balıkları görmüyorsan bile bari kulağın, tespihlerini duysun.
-
صبر کردن جان تسبیحات تست ** صبر کن کان است تسبیح درست 3145
- Sabretmek, canının tespihleridir. Sabret, asıl doğru tespih odur.
-
هیچ تسبیحی ندارد آن درج ** صبر کن الصبر مفتاح الفرج
- O derecede hiçbir tespih yoktur. Sabret, asıl doğru tespih odur. O derecede hiçbir tespih yoktur. Sabret, “Sabır, sıkıntının, darlığın anahtarıdır.”
-
صبر چون پول صراط آن سو بهشت ** هست با هر خوب یک لالای زشت
- Sabır, sırat köprüsüne benzer, cennet se öbür tarafta. Her güzelin bir çirkin lalası vardır.
-
تا ز لالا میگریزی وصل نیست ** ز انکه لالا را ز شاهد فصل نیست
- Laladan çekinirsen vuslata imkân yok. Çünkü lala, gözlerden ayrılmaz.
-
تو چه دانی ذوق صبر ای شیشه دل ** خاصه صبر از بهر آن نقش چگل
- Ey azıcık bir şeyden kırılan sırça gönüllü, sen sabrın zevkini ne bilirsin? Hele o Çikil güzeline ulaşmak için çekilen sabrın lezzetini!
-
مرد را ذوق غزا و کر و فر ** مر مخنث را بود ذوقاز ذکر 3150
- Savaş zevki, kudret ve kuvvetli ere göredir, karı tabiatlı adamsa ancak zekerden zevk alır.
-
جز ذکر نه دین او و ذکر او ** سوی اسفل برد او را فکر او
- Zekerden başka ne dini vardır, ne zikri; o düşünce, o adamı ta aşağılık yere kadar çekip götürür.
-
گر بر آید بر فلک از وی مترس ** کاو بعشق سفل آموزید درس
- Gökyüzüne bile çıksa korkma ondan. Çünkü o, ancak aşağılık aşkıyla ders öğrenmiştir.