-
کان منافق در اگر گفتن بمرد ** وز اگر گفتن بجز حسرت نبرد
- O münafık da “eğer” derken, işi şarta bağlarken öldü, bu şarta bağlayıştan öbür dünyaya ancak hasret götürebilirdi!
-
آن غریبی خانه میجست از شتاب ** دوستی بردش سوی خانهی خراب
- Bir yabancı adam, acele bir ev arıyordu. Bir dostu onu harap bir eve götürüp
-
گفت او این را اگر سقفی بدی ** پهلوی من مر ترا مسکن شدی 740
- “ Eğer tavanı olsaydı benim yanı başımda ev sahibi olur, otururdum.
-
هم عیال تو بیاسودی اگر ** در میانه داشتی حجرهی دگر
- Evde bir oda daha olsaydı çoluğun çocuğun rahat ederdi” dedi.
-
گفت آری پهلوی یاران خوش است ** لیک ای جان در اگر نتوان نشست
- Adam dedi ki: “Evet, dostlara bitişik komşu olmak iyi, fakat “ Eğer” de oturmaya imkân yok!”
-
این همه عالم طلبکار خوشند ** وز خوش تزویر اندر آتشند
- Bütün âlem, hoşluğu ister, bu yüzden de ateş içindedir.
-
طالب زر گشته جمله پیر و خام ** لیک قلب از زر نداند چشم عام
- İhtiyar olsun, genç olsun herkes altın ister. Fakat herkesin gözü kalp parayı altından fark edemez ki.
-
پرتوی بر قلب زد خالص ببین ** بیمحک زر را مکن از ظن گزین 745
- Halis altın kalp akçaya bir ziya, bir parıltı vermiştir. Fakat ayar olmadıkça zan ile altını seçmeye kalkışma.
-
گر محک داری گزین کن ور نه رو ** نزد دانا خویشتن را کن گرو
- Ayarın varsa altın seç, yoksa yürü, kendini bilen bir kişiye teslim et.
-
یا محک باید میان جان خویش ** ور ندانی ره مرو تنها تو پیش
- Yahut da ruhundan mihenk olmalı. Bilmiyorsan yapayalnız yola düşüp ilerleme.