English    Türkçe    فارسی   

3
1037-1046

  • مرد را از زن خبر نه ز ازدحام ** رفته درهم چون قیامت خاص و عام
  • Kalabalıktan erkeğin kadından haberi yoktu. Halkla ileri gelenler birbirlerine girmiş âdeta kıyametten bir alâmet olmuştu.
  • چون همی حراقه جنبانید او ** می‌کشیدند اهل هنگامه گلو
  • Yılancı, yılanın üstündeki kilimi kımıldattıkça halk, parmaklarının ucuna basıp boyunlarını uzatıyordu.
  • و اژدها کز زمهریر افسرده بود ** زیر صد گونه پلاس و پرده بود
  • Ejderha, zemheriden donmuştu. Yüzlerce kilimin, kebenin altındaydı.
  • بسته بودش با رسنهای غلیظ ** احتیاطی کرده بودش آن حفیظ 1040
  • Yılancı, ihtiyatı elden bırakmamış, onu kalın iplerle bağlamıştı.
  • در درنگ انتظار و اتفاق ** تافت بر آن مار خورشید عراق
  • Fakat halkın toplanmasını beklerken epeyce bir zaman geçmiş, Irak güneşi, yılanın üstüne vurmuştu.
  • آفتاب گرم‌سیرش گرم کرد ** رفت از اعضای او اخلاط سرد
  • Güneş onu epeyce ısıtınca azasından soğuk ahlât sıyrılıp gitmişti.
  • مرده بود و زنده گشت او از شگفت ** اژدها بر خویش جنبیدن گرفت
  • O müddet zarfında ölü bir halde bulunan ejderha dirildi, kımıldamaya başladı.
  • خلق را از جنبش آن مرده مار ** گشتشان آن یک تحیر صد هزار
  • Ölü yılanın kımıldadığını görünce halkın hayreti birken yüz bin oldu.
  • با تحیر نعره‌ها انگیختند ** جملگان از جنبشش بگریختند 1045
  • Şaşkınlıklarından naralar atarak hep birden kaçışmaya koyuldular.
  • می‌سکست او بند و زان بانگ بلند ** هر طرف می‌رفت چاقاچاق بند
  • Ejderha, halkın gürültüsünden çatır, çatır bağlarını koparmaya başladı. İplerin her biri bir yana düştü.