-
لاجرم آن فتنهها کرد ای عزیز ** بیست همچندان که ما گفتیم نیز
- O fitneleri meydana çıkardı. Hattâ azizim, söylediklerimizin yüz kat üstününü yaptı!
-
تو طمع داری که او را بی جفا ** بسته داری در وقار و در وفا
- Sen ona zahmet, eziyet vermeden uslu, rahat ve vefakâr bir halde tutmayı mı umuyorsun?
-
هر خسی را این تمنی کی رسد ** موسیی باید که اژدرها کشد 1065
- Bu, her aşağılık kişiye nasip mi olur? Ejderhayı öldürmeye bir Musa gerek.
-
صدهزاران خلق ز اژدرهای او ** در هزیمت کشته شد از رای او
- Yüz binlerce halk onun tedbiriyle mağlûp oldu, ejderhasından yılıp kaçtı, ölüp gitti!
-
تهدید کردن فرعون موسی را علیه السلام
- Firavunun Musa aleyhisselâm’ı tehdit etmesi
-
گفت فرعونش چرا تو ای کلیم ** خلق را کشتی و افکندی تو بیم
- Firavun, Musa’ya “Ey Kelîm, sen neden halkı öldürdün, neden halka korku saldın?
-
در هزیمت از تو افتادند خلق ** در هزیمت کشته شد مردم ز زلق
- Halk, senden yılgınlığa düştü, kaçışırken ayaklar altında çiğnenip öldü.
-
لاجرم مردم ترا دشمن گرفت ** کین تو در سینه مرد و زن گرفت
- Hulâsa, halk sana düşman kesildi. Sana karşı erkeğin gönlünde de kin var, kadının gönlünde de.
-
خلق را میخواندی بر عکس شد ** از خلافت مردمان را نیست بد 1070
- Halkı kendine davet ediyorsun ama iş aksi çıktı. Sana aykırı hareket etmekten başka çareleri kalmadı.
-
من هم از شرت اگر پس میخزم ** در مکافات تو دیگی میپزم
- Ben de senin şerrinden kaçıyor, sana aşikâre karşı durmuyorum ama aleyhine çömlek kaynatıp duruyorum.
-
دل ازین بر کن که بفریبی مرا ** یا بجز فی پسروی گردد ترا
- Beni aldatmayı gönlünden çıkar, arkandan, gölgenden başka kimsenin geleceğini umma.