English    Türkçe    فارسی   

3
1084-1093

  • موسیا خود را خریدی هین برو ** خویشتن کم بین به خود غره مشو
  • A Musa, sen kendini beğenmiş, almışsın… Haydi oradan be… Kendini az gör, kendine güvenip gururlanma.
  • جمع آرم ساحران دهر را ** تا که جهل تو نمایم شهر را 1085
  • Dünyanın sihirbazlarını toplayayım da bütün şehre senin bilgisizliğini göstereyim.
  • این نخواهد شد بروزی و دو روز ** مهلتم ده تا چهل روز تموز
  • Fakat bu, bir iki gün içinde olmaz. Bu yaz çağında bana kırk günceğiz mühlet ver” dedi.
  • جواب موسی فرعون را
  • Musa’nın Firavuna cevabı
  • گفت موسی این مرا دستور نیست ** بنده‌ام امهال تو مامور نیست
  • Musa dedi ki: “Bana bu hususta izin yok. Ben bir kulum, sana mühlet vermeye emir almadım.
  • گر تو چیری و مرا خود یار نیست ** بنده فرمانم بدانم کار نیست
  • Sen hükümdarsın, galipsin, benim yardımcım, dostum yok… Fakat Allah fermanına tabiim, başka bir şeyle işim yok.
  • می‌زنم با تو بجد تا زنده‌ام ** من چه کاره‌ی نصرتم من بنده‌ام
  • Diri oldukça seninle canla başla savaşacağım. Ben kulum, yardımla, yardımcıyla ne işim var?
  • می‌زنم تا در رسد حکم خدا ** او کند هر خصم از خصمی جدا 1090
  • Allah’ın hükmü zuhur edinceye kadar seninle uğraşacağım. Her hasmı düşmanından Allah ayırır”
  • جواب فرعون موسی را و وحی آمدن موسی را علیه‌السلام
  • Firavunun Musa’ya cevabı ve Musa aleyhisselâm’a vahiy gelmesi
  • گفت نه نه مهلتم باید نهاد ** عشوه‌ها کم ده تو کم پیمای باد
  • Firavun, hayır dedi, mutlaka bir mühlet vermek gerek. Beni aldatıp durma, yel alıp poyraz satma.
  • حق تعالی وحی کردش در زمان ** مهلتش ده متسع مهراس از آن
  • Bu sırada ulu Allah’tan Musa’ya “ Ona bol, bol mühlet ver, korkma.
  • این چهل روزش بده مهلت بطوع ** تا سگالد مکرها او نوع نوع
  • Bu kırk gün mühleti, ona gönül rızasıyla ver de çeşit, çeşit hileler düzsün.