-
آب و روغن نیست مر روپوش را ** راه حیلت نیست عقل و هوش را
- Mezara girene, onlara yaltaklanmak mümkün değil; akıl, fikir için hileye sapmaya yol yok!
-
چند کوبد زخمهای گرزشان ** بر سر هر ژاژخا و مرزشان
- Saçma sapan söyleyen adamın başına gürzleri iner, pençeleri batar.
-
گرز عزرائیل را بنگر اثر ** گر نبینی چوب و آهن در صور
- Azrail’in sopasını, demirini gözünle görmüyorsan gürzünün eserine bak!
-
هم بصورت مینماید گه گهی ** زان همان رنجور باشد آگهی
- Bazı zamanlar suret bakımından da görünür de onun için yalnız hasta, bunu anlar, duyar.
-
گوید آن رنجور ای یاران من ** چیست این شمشیر بر ساران من 115
- O hasta, dostlar, der; bu tepenin üstünde duran kılıç nedir ki?
-
ما نمیبینیم باشد این خیال ** چه خیالست این که این هست ارتحال
- Dinleyenler de “Biz öyle bir şey görmüyoruz. Bu, hayalden ibaret” derler. Hâlbuki ne hayali? Göçme zamanı bu!
-
چه خیالست این که این چرخ نگون ** از نهیب این خیالی شد کنون
- Ne hayali bu? Bu aşağılık felek bile bunun korkusuyla hayal haline geldi.
-
گرزها و تیغها محسوس شد ** پیش بیمار و سرش منکوس شد
- Ölüm haline gelen hastanın önünde gürzlerle kılıçlar his âlemine girdiler.
-
او همیبیند که آن از بهر اوست ** چشم دشمن بسته زان و چشم دوست
- O, bu kılıçların ona çekildiğini görür. Fakat ondan başka düşmanın gözü de bağlıdır, dostun gözü de…
-
حرص دنیا رفت و چشمش تیز شد ** چشم او روشن گه خونریز شد 120
- Dünya hırsı gitti de o yüzden hastanın gözü kuvvetlendi; gözü, kan dökme zamanı aydınlandı.