-
تو ازین سو و از آن سو چون گدا ** ای که معنی چه میجویی صدا
- Ey mana dağı, sen yoksullar gibi bu tarafa o tarafta neden ses arayıp durursun.
-
هم از آن سو جو که وقت درد تو ** میشوی در ذکر یا ربی دوتو 1140
- Derde düşünce iki büklüm olup “Yarabbi” diye yalvardığın taraf yok mu, bu sesi de o tarafta ara.
-
وقت درد و مرگ آن سو مینمی ** چونک دردت رفت چونی اعجمی
- Dert ve ölüm zamanı o tarafa yönelir, feryat ve figana düşersin. Dertten kurtulunca neden yabancıya dönüyor, hiç o tarafı aklına bile getirmiyorsun?
-
وقت محنت گشتهای الله گو ** چونک محنت رفت گویی راه کو
- Mihnet zamanında “Allah” demeye başlar, sıkıntın geçti mi “Nerede ona yol ?” dersin.
-
این از آن آمد که حق را بی گمان ** هر که بشناسد بود دایم بر آن
- Bu hal, şundan ileri geliyor: “Allah’ı şeksiz, şüphesiz bilen, tanıyan, daima onu anlar, ondan hiç ayrılmaz.
-
وانک در عقل و گمان هستش حجاب ** گاه پوشیدست و گه بدریده جیب
- Fakat akıl ve şüphe hicaplarında kalan kişiye Allah tecellisi, gâh örtülür, gâh yenini, yakasını yırtıp görünür.
-
عقل جزوی گاه چیره گه نگون ** عقل کلی آمن از ریب المنون 1145
- Aklı cüzi gâh üstündür, gâh baş aşağı, Aklı Külli ise bütün hâdiselerden kurtulmuştur, emindir.
-
عقل بفروش و هنر حیرت بخر ** رو به خواری نه بخارا ای پسر
- Akılla hüneri sat da hayreti satın al. Oğul, horluğa doğru git, Buhara’ya değil!
-
ما چه خود را در سخن آغشتهایم ** کز حکایت ما حکایت گشتهایم
- Biz neye bu derece de söze daldık? Hikâye söyleyelim derken hikâye olduk gitti.
-
من عدم و افسانه گردم در حنین ** تا تقلب یابم اندر ساجدین
- Ben yokum zaten ağlayıp, ağlayıp sızlayarak masal oldum gitti… Bu suretle secde edenler arasına katılayım, onlarla beraber yuvarlanayım bari.