-
موسی و فرعون در هستی تست ** باید این دو خصم را در خویش جست
- Musa da sende, Firavun da. Bu iki düşmanı da kendinde ara sen.
-
تا قیامت هست از موسی نتاج ** نور دیگر نیست دیگر شد سراج
- Musa, kıyamete kadar vardır. Nuru hep o nurdur, başka nur değil… Değişen yalnız kandildir.
-
این سفال و این پلیته دیگرست ** لیک نورش نیست دیگر زان سرست 1255
- Bu kandille fitil başka, fakat nuru başka nur değil, hep o âlemden.
-
گر نظر در شیشه داری گم شوی ** زانک از شیشهست اعداد دوی
- Kandile bakarsan kayboldun gitti. Çünkü ikilik ve sayıya sığış, kandile göredir.
-
ور نظر بر نور داری وا رهی ** از دوی واعداد جسم منتهی
- Fakat nura baktın mı ikilikten de, önü, sonu bulunan cisim âleminin sayısından da kurtulursun.
-
از نظرگاهست ای مغز وجود ** اختلاف مومن و گبر و جهود
- Ey varlık hulâsası, müminle Mecusi ve Yahudi’nin birbirlerine aykırılığı, hep bakış, görüş yüzündendir.
-
اختلاف کردن در چگونگی و شکل پیل
- Filin, nasıl bir hayvan olduğu ve şekli hususunda ihtilâf
-
پیل اندر خانهی تاریک بود ** عرضه را آورده بودندش هنود
- Hintliler karanlık bir ahıra bir fil getirip halka göstermek istediler.
-
از برای دیدنش مردم بسی ** اندر آن ظلمت همیشد هر کسی 1260
- Hayvanı görmek için o kapkaranlık yere bir hayli adam toplandı.
-
دیدنش با چشم چون ممکن نبود ** اندر آن تاریکیش کف میبسود
- Fakat ahır o kadar karanlıktı ki gözle görmenin imkânı yoktu. O, göz gözü görmeyecek kadar karanlık yerde file ellerini sürmeye başladılar.
-
آن یکی را کف به خرطوم اوفتاد ** گفت همچون ناودانست این نهاد
- Birisi eline hortumunu geçirdi, “Fil bir oluğa benzer” dedi.