-
دیدنش با چشم چون ممکن نبود ** اندر آن تاریکیش کف میبسود
- Fakat ahır o kadar karanlıktı ki gözle görmenin imkânı yoktu. O, göz gözü görmeyecek kadar karanlık yerde file ellerini sürmeye başladılar.
-
آن یکی را کف به خرطوم اوفتاد ** گفت همچون ناودانست این نهاد
- Birisi eline hortumunu geçirdi, “Fil bir oluğa benzer” dedi.
-
آن یکی را دست بر گوشش رسید ** آن برو چون بادبیزن شد پدید
- Başka birinin eline kulağı geçti, “Fil bir yelpazeye benziyor” dedi.
-
آن یکی را کف چو بر پایش بسود ** گفت شکل پیل دیدم چون عمود
- Bir başkasının eline ayağı geçmişti, dedi ki: “Fil bir direğe benzer.”
-
آن یکی بر پشت او بنهاد دست ** گفت خود این پیل چون تختی بدست 1265
- Bir başkası da sırtını ellemişti, “Fil bir taht gibidir é dedi.
-
همچنین هر یک به جزوی که رسید ** فهم آن میکرد هر جا میشنید
- Herkes neresini elledi, nasıl sandıysa fili ona göre anlatmaya koyuldu.
-
از نظرگه گفتشان شد مختلف ** آن یکی دالش لقب داد این الف
- Onların sözleri, görüşleri yüzünden birbirine aykırı oldu. Birisi dal dedi, öbürü elif.
-
در کف هر کس اگر شمعی بدی ** اختلاف از گفتشان بیرون شدی
- Herkesin elinde bir mum olsaydı sözlerindeki aykırılık kalmazdı.
-
چشم حس همچون کف دستست و بس ** نیست کف را بر همهی او دسترس
- Duygu gözü ancak avuca, ancak köpüğe benzer, avuç bütün fili birden elleyemez ki!
-
چشم دریا دیگرست و کف دگر ** کف بهل وز دیدهی دریا نگر 1270
- Denizi gören göz başka, köpüğü gören göz başka. Köpüğü bırak da denizin gözüyle bak sen.