English    Türkçe    فارسی   

3
1348-1357

  • زانک اطلال لیم و بد بدند ** نه ندایی نه صدایی می‌زدند
  • Çünkü onlar kötü ve aşağılık binalardı, kötü ve aşağılık yığınlardı. Bize ne sesleniyorlar, ne sesimize karşılık veriyorlardı!
  • من چنان اطلال خواهم در خطاب ** کز صدا چون کوه واگوید جواب
  • Ben öyle yapılar isterim ki onlara hitap edince dağ gibi sesime ses versinler,
  • تا مثنا بشنوم من نام تو ** عاشقم برنام جان آرام تو 1350
  • De adını iki kere duyayım. Ben canıma can olan, ruhuma istirahat veren adına âşığım.
  • هرنبی زان دوست دارد کوه را ** تا مثنا بشنود نام ترا
  • Her peygamber, senin adını iki kere duysun diye dağı sever.
  • آن که پست مثال سنگ لاخ ** موش را شاید نه ما را در مناخ
  • O alçak ve taşlık dağ, farenin, yurdu olmaya lâyıktır, bizim yurdumuz değil!
  • من بگویم او نگردد یار من ** بی صدا ماند دم گفتار من
  • Ben söyleyeyim de o bana yâr olmasın, sözlerim cevapsız kalsın, sesime ses bile vermesin ha!
  • با زمین آن به که هموارش کنی ** نیست همدم با قدم یارش کنی
  • Öyle dağı yerle yeksan etmek… İnsana hemdem olmadığından onu ayaklar altına atıp ezmek daha iyi!
  • گفت ای نوح ار تو خواهی جمله را ** حشر گردانم بر آرم از ثری 1355
  • Allah: “Ey Nuh, eğer istiyorsan bütün boğulanları yeniden ve tekrar dirilteyim, yeryüzüne getireyim.
  • بهر کنعانی دل تو نشکنم ** لیکت از احوال آگه می‌کنم
  • Senin hatırını bir Kenan için kırmam ben. Fakat seni ahvalden haberdar ediyorum” dedi.
  • گفت نه نه راضیم که تو مرا ** هم کنی غرقه اگر باید ترا
  • Nuh, “Hayır hayır… Eğer beni de gark etmek istesen yine hükmüne razıyım.