-
آن یکی زد سیلیی مر زید را ** حمله کرد او هم برای کید را 1380
- Birisi Zeyd’e bir sille vurur. Zeyd de hileye sapıp onu dövmek üzere üstüne saldırınca,
-
گفت سیلیزن سالت میکنم ** پس جوابم گوی وانگه میزنم
- Adam: “Dur, senden bir şey soracağım, cevabını ver, sonra beni döv.
-
بر قفای تو زدم آمد طراق ** یک سالی دارم اینجا در وفاق
- Senin kafana vurunca şırak diye bir sestir çıktı. Şimdi burada dostça senden bir sualim var:
-
این طراق از دست من بودست یا ** از قفاگاه تو ای فخر کیا
- Bu şırak sesi benim elimden mi çıktı, yoksa senin kafandan mı ey uluların öğündüğü ulu zat?” dedi.
-
گفت از درد این فراغت نیستم ** که درین فکر و تفکر بیستم
- Adamcağız dedi ki: “Acıdan kurtulmadım ki bu düşünceye dalayım.
-
تو که بیدردی همی اندیش این ** نیست صاحبدرد را این فکر هین 1385
- Senin derdin yok, sen düşüne dur.” Dert sahibi böyle düşüncelere saplanamaz, kendine gel!
-
در صحابه کم بدی حافظ کسی ** گرچه شوقی بود جانشان را بسی
- Sahabenin ruhlarında Kuran’a karşı fevkalâde bir iştiyak vardı ama aralarında hafız pek azdı.
-
زانک چون مغزش در آگند و رسید ** پوستها شد بس رقیق و واکفید
- Çünkü bir meyve oldu mu kabuğu adamakıllı incelir, çatlar, dökülür.
-
قشر جوز و فستق و بادام هم ** مغز چون آگندشان شد پوست کم
- Ceviz, fıstık ve badem bile olunca kabukları incelir.
-
مغز علم افزود کم شد پوستش ** زانک عاشق را بسوزد دوستش
- İlmin hakikati de kemâle gelince kışrı azalır. Zira sevgilisi, âşıkı yakar, yandırır.