-
تا چو سی کودک تواتر این خبر ** متفق گویند یابد مستقر
- Otuz çocuk da hep bu sözü söylerse adamı iyice vehim kaplar, iş olur biter” dedi.
-
هر یکی گفتش که شاباش ای ذکی ** باد بختت بر عنایت متکی
- Çocukların hepsi de “Aferin zeki çocuk, bahtın daima yaver olsun, Allah sana yardım etsin” dediler.
-
متفق گشتند در عهد وثیق ** که نگرداند سخن را یک رفیق
- Birleşip hiç birisinin bu kavilden, bu karardan dönmeyeceklerine ait kuvvetlice ahdettiler.
-
بعد از آن سوگند داد او جمله را ** تا که غمازی نگوید ماجرا 1535
- Sonra o zeki çocuk, içlerinden kimsenin bunu söylememesi için hepsine yemin ettirdi.
-
رای آن کودک بچربید از همه ** عقل او در پیش میرفت از رمه
- O çocuğun bu tedbiri, hepsinin tedbirinden üstün olmuştu, onun aklı, bütün çocukların aklından ileriydi.
-
آن تفاوت هست در عقل بشر ** که میان شاهدان اندر صور
- Güzellerin bazıları, nasıl bazılarından üstün, bir kısmı da öbürlerinden aşağıysa insanların akılları da fazla yahut eksiktir.
-
زین قبل فرمود احمد در مقال ** در زبان پنهان بود حسن رجال
- Ahmed, “Erlerin güzelliği, dillerinin altında gizlidir” mealinde bir söz söyledi.
-
عقول خلق متفاوتست در اصل فطرت و نزد معتزله متساویست تفاوت عقول از تحصیل علم است
- İnsanların akılları, yaratılışta farklıdır, fakat Mutezile’ye göre müsavidir, artıklık, eksiklik, bilgi tahsilinden ileri gelir
-
اختلاف عقلها در اصل بود ** بر وفاق سنیان باید شنود
- Akıllardaki aykırılık, yaratılıştadır. Bu hususta Sünnilerin sözünü dilemek, onların hükmünü kabul etmek gerek.
-
بر خلاف قول اهل اعتزال ** که عقول از اصل دارند اعتدال 1540
- Bu hüküm itizal ehlinin sözlerine aykırıdır. Onlar, “Akıllar yaratılışta aynı derecededir,
-
تجربه و تعلیم بیش و کم کند ** تا یکی را از یکی اعلم کند
- Tecrübe ve öğreniş, aklı çoğaltır, azaltır, bu suretle bir adam, öbüründen daha bilgili olur” derler.