English    Türkçe    فارسی   

3
1533-1542

  • هر یکی گفتش که شاباش ای ذکی ** باد بختت بر عنایت متکی
  • Çocukların hepsi de “Aferin zeki çocuk, bahtın daima yaver olsun, Allah sana yardım etsin” dediler.
  • متفق گشتند در عهد وثیق ** که نگرداند سخن را یک رفیق
  • Birleşip hiç birisinin bu kavilden, bu karardan dönmeyeceklerine ait kuvvetlice ahdettiler.
  • بعد از آن سوگند داد او جمله را ** تا که غمازی نگوید ماجرا 1535
  • Sonra o zeki çocuk, içlerinden kimsenin bunu söylememesi için hepsine yemin ettirdi.
  • رای آن کودک بچربید از همه ** عقل او در پیش می‌رفت از رمه
  • O çocuğun bu tedbiri, hepsinin tedbirinden üstün olmuştu, onun aklı, bütün çocukların aklından ileriydi.
  • آن تفاوت هست در عقل بشر ** که میان شاهدان اندر صور
  • Güzellerin bazıları, nasıl bazılarından üstün, bir kısmı da öbürlerinden aşağıysa insanların akılları da fazla yahut eksiktir.
  • زین قبل فرمود احمد در مقال ** در زبان پنهان بود حسن رجال
  • Ahmed, “Erlerin güzelliği, dillerinin altında gizlidir” mealinde bir söz söyledi.
  • عقول خلق متفاوتست در اصل فطرت و نزد معتزله متساویست تفاوت عقول از تحصیل علم است
  • İnsanların akılları, yaratılışta farklıdır, fakat Mutezile’ye göre müsavidir, artıklık, eksiklik, bilgi tahsilinden ileri gelir
  • اختلاف عقلها در اصل بود ** بر وفاق سنیان باید شنود
  • Akıllardaki aykırılık, yaratılıştadır. Bu hususta Sünnilerin sözünü dilemek, onların hükmünü kabul etmek gerek.
  • بر خلاف قول اهل اعتزال ** که عقول از اصل دارند اعتدال 1540
  • Bu hüküm itizal ehlinin sözlerine aykırıdır. Onlar, “Akıllar yaratılışta aynı derecededir,
  • تجربه و تعلیم بیش و کم کند ** تا یکی را از یکی اعلم کند
  • Tecrübe ve öğreniş, aklı çoğaltır, azaltır, bu suretle bir adam, öbüründen daha bilgili olur” derler.
  • باطلست این زانک رای کودکی ** که ندارد تجربه در مسلکی
  • Bu söz bâtıldır. O zeki çocuk, herhangi ir meslekte tecrübe sahibi değildi ya.