English    Türkçe    فارسی   

3
1756-1765

  • چون جنین را در شکم حق جان دهد ** جذب اجزا در مزاج او نهد
  • Allah, ana karnında ki çocuğa can verdi mi mizacına vücudunu kuvvetlendirecek cüzüleri çekmek kabiliyetini verir.
  • از خورش او جذب اجزا می‌کند ** تار و پود جسم خود را می‌تند
  • Yediği şeylerle bu cüzüleri çeker, bu suretle de cisminin nescini dokur durur.
  • تا چهل سالش بجذب جزوها ** حق حریصش کرده باشد در نما
  • Allah, insana kırk yaşına kadar bu cüzüleri çekme kabiliyetini, bu hırsı verir, o da kendisini yetiştirir büyür, gelişir, kuvvetlenir.
  • جذب اجزا روح را تعلیم کرد ** چون نداند جذب اجزا شاه فرد
  • Ruha, cüzüleri çekmeyi öğreten o tek padişah, nasıl olur da cesedin cüzüleri bir araya getirmeyi bilmez?
  • جامع این ذره‌ها خورشید بود ** بی غذا اجزات را داند ربود 1760
  • Bu ruh zerrelerini bir araya toplayan, sana hayat kabiliyetini veren güneş, gıda vasıtasıyla olmaksızın da varlığının zerrelerini toplayıp bir araya getirmeyi bilir.
  • آن زمانی که در آیی تو ز خواب ** هوش و حس رفته را خواند شتاب
  • Uykudan uyanınca senden gitmiş olan akıl ve duyguyu yine sana iade eder.
  • تا بدانی کان ازو غایب نشد ** باز آید چون بفرماید که عد
  • Buna bak da ölünce de bil ki onlar kaybolmaz, Allah geri gel diye ferman etti mi gelirler.
  • اجتماع اجزای خر عزیر علیه السلام بعد از پوسیدن باذن الله و درهم مرکب شدن پیش چشم عزیر علیه السلام
  • Uzeyr Aleyhisselâm’ın merkebinin cüc’ülerinin çürüdükden sonra Allah izniyle bir araya gelip Uzeyr’in gözünün önünde dirilmesi
  • هین عزیرا در نگر اندر خرت ** که بپوسیدست و ریزیده برت
  • Allah dedi ki. “Uzeyr, eşeğine bir iyice bak. Çürümüş etleri dökülmüş…
  • پیش تو گرد آوریم اجزاش را ** آن سر و دم و دو گوش و پاش را
  • Onun cüz’ülerini gözünün önünde bir araya getirecek, başını, kuyruğunu, kulaklarını, ayaklarını düzüp koşacağım.
  • دست نه و جزو برهم می‌نهد ** پاره‌ها را اجتماعی می‌دهد 1765
  • Görünürde bir el olmadığı halde bütün cüz’üleri bir araya getiren, cesedin parçalarını bir yere toplayan benim.