English    Türkçe    فارسی   

3
1816-1825

  • چون گواه رحم اشک دیده‌هاست ** دیده‌ی تو بی نم و گریه چراست
  • Gözyaşları, merhamete delildir, yürek yanmadıkça göz yaşaramaz, neden gözlerinde yaş yok, niçin ağlamıyorsun ya?” dedi.
  • رو به زن کرد و بگفتش ای عجوز ** خود نباشد فصل دی همچون تموز
  • Şeyh kadına yüz çevirip dedi ki. “Kocakarı, kış mevsimi, temmuz ayına benzemez.
  • جمله گر مردند ایشان گر حی‌اند ** غایب و پنهان ز چشم دل کی‌اند
  • İsterse hepsi ölsün, isterse diri kalsın… Gönül gözünden kaybolmuyorlar ki!
  • من چو بینمشان معین پیش خویش ** از چه رو رو را کنم همچون تو ریش
  • Onları gözümün önünde görüp dururken neden senin gibi yüzümü yırtayım?
  • گرچه بیرون‌اند از دور زمان ** با من‌اند و گرد من بازی‌کنان 1820
  • Zamanın devranından çıktılar… Çıktılar ama onlar yine benimle beraber, etrafımda oynayıp duruyorlar!
  • گریه از هجران بود یا از فراق ** با عزیزانم وصالست و عناق
  • Ağlayış ya elemden olur, ya ayrılıktan. Hâlbuki ben aziz sevgililerimle vuslattayım, koşuşup duruyorum.
  • خلق اندر خواب می‌بینندشان ** من به بیداری همی‌بینم عیان
  • Halk onları rüyada görür, bense uyanıkken onları apaşikâr görüyorum.
  • زین جهان خود را دمی پنهان کنم ** برگ حس را از درخت افشان کنم
  • Bu cihandan kendimi gizledim mi, duygu yaprağını varlık ağacından silktim mi onlarla beraberim.
  • حس اسیر عقل باشد ای فلان ** عقل اسیر روح باشد هم بدان
  • Kadınım, duygu akla esirdir, fakat bil ki akılda ruhun esiridir.
  • دست بسته‌ی عقل را جان باز کرد ** کارهای بسته را هم ساز کرد 1825
  • Can, aklın bağlı olan ellerini çözdü mü haline imkân bulunmayan işleri de yapar, düzer.