English    Türkçe    فارسی   

3
1880-1889

  • قوم دیگر می‌شناسم ز اولیا ** که دهانشان بسته باشد از دعا 1880
  • Bir de velilerden öylelerini tanırım ki ağızları yumulmuştur, hiç dua etmezler.
  • از رضا که هست رام آن کرام ** جستن دفع قضاشان شد حرام
  • O, ulular, Allah hükümlerine razı olmuşlardır, takdirin def’ine çalışmak onlara haramdır.
  • در قضا ذوقی همی‌بینند خاص ** کفرشان آید طلب کردن خلاص
  • Bunlar, kaza ve kaderde hususi bir zevk bulurlar, bundan kurtulmayı dilemek onlarca küfürdür.
  • حسن ظنی بر دل ایشان گشود ** که نپوشند از عمی جامه‌ی کبود
  • Allah bunların gönlüne öyle bir hüsnü zan vermiştir ki derde düşüp hiç yaslanmazlar, gök renkli yas elbisesi giymezler.
  • سال کردن بهلول آن درویش را
  • Behlûl’ün dervişe sual sorması
  • گفت بهلول آن یکی درویش را ** چونی ای درویش واقف کن مرا
  • Behlül, dervişin birine “Derviş, nasılsın? Anlat bakalım?” dedi.
  • گفت چون باشد کسی که جاودان ** بر مراد او رود کار جهان 1885
  • Derviş, Dünyadaki işler daima bir adamın dilediği gibi olur;
  • سیل و جوها بر مراد او روند ** اختران زان سان که خواهد آن شوند
  • Seller, ırmaklar muradınca akar, yıldızlar hükmünce hükmeder;
  • زندگی و مرگ سرهنگان او ** بر مراد او روانه کو بکو
  • Hayatla ölüm, ona çavuş olur, emrine uyup dilediği yere gider.
  • هر کجا خواهد فرستد تعزیت ** هر کجا خواهد ببخشد تهنیت
  • Nereye dilerse baş sağlığı haberi yollar, nereye dilerse kutlu olsun derse…
  • سالکان راه هم بر گام او ** ماندگان از راه هم در دام او
  • Yolcuların hepsi, onu izler, yolda kalanlar onun tuzağına tutulursa…