-
این قدر بشنو که چون کلی کار ** مینگردد جز بامر کردگار 1905
- Sen şu kadar duy, mademki bütün işler, Allah’ın emrine tabi; Allah’ın emri olmadıkça hiçbir şey olmuyor.
-
چون قضای حق رضای بنده شد ** حکم او را بندهی خواهنده شد
- Allah’ın takdiri, kulun rızası olur; kul Allah takdirine rıza verir, onun hükmünü diler, isterse…
-
بی تکلف نه پی مزد و ثواب ** بلک طبع او چنین شد مستطاب
- Zorla yahut sevaba girmek için değil de bu razılık, kendiliğinden meydana gelir, ona hoş görünürse,
-
زندگی خود نخواهد بهر خوذ ** نه پی ذوقی حیات مستلذ
- Artık o kul yaşamayı bu lezzetli hayattan zevk almak için istemez. Hayatı kendisi için istenen bir şey olmaktan çıkar.
-
هرکجا امر قدم را مسلکیست ** زندگی و مردگی پیشش یکیست
- Ezelî emir, neyse ona uyarı hayatla ölüm, onun yanında bir olur.
-
بهر یزدان میزید نه بهر گنج ** بهر یزدان میمرد نه از خوف رنج 1910
- Yaşarsa Allah için yaşar, mal, mülk ve hazine için değil… Ölürse Allah için ölür, korkudan hastalıktan değil!
-
هست ایمانش برای خواست او ** نه برای جنت و اشجار و جو
- İmanı, onun dileği, onun rızası içindir, cennet için, ağaçlar, ırmaklar için değil!
-
ترک کفرش هم برای حق بود ** نه ز بیم آنک در آتش رود
- Küfrü terk edişi de cehenneme gideceğim diye korkudan değildir, Allah içindir.
-
این چنین آمد ز اصل آن خوی او ** نه ریاضت نه بجست و جوی او
- Bu ahlâk, ona ezelden verilmiştir; gözü ve sevgilinin cemalinin güzelliğiyle dolmuş aydın olmuştur.
-
آنگهان خندد که او بیند رضا ** همچو حلوای شکر او را قضا
- Bu çeşit kul, Allah rızasını görünce güler, neşelenir. Kaza, ona şekerle yapılmış helva gibi gelir.