-
اجعل الخضر لامری سببا ** ذاک او امضی و اسری حقبا
- Hakikate ulaşmak için Hızır’ı sebep edecek, ona ulaşıncaya kadar yürüyecek, nice zamanlar sefer edip duracağım.
-
سالها پرم بپر و بالها ** سالها چه بود هزاران سالها 1970
- Yıllarca bu kanatlarımla o uğurda uçacağım. Yıllarda nedir ki? Binlerce yıllar koşacağım.
-
میروم یعنی نمیارزد بدان ** عشق جانان کم مدان از عشق نان
- Bu binlerce yıllar uçup gitmeme değmez mi yoksa? Ben sevgilinin aşkını ekmek aşkından daha âdi görmem!
-
این سخن پایان ندارد ای عمو ** داستان آن دقوقی را بگو
- Bu sözün sonu gelmez. Sen yine Dedukî’nin hikâyesini söyle!
-
بازگشتن به قصهی دقوقی
- Yine Dekukî hikâyesi
-
آن دقوقی رحمة الله علیه ** گفت سافرت مدی فی خافقیه
- Allah Rahmet etsin, Dedukî dedi ki: Nice zamandır doğuda, batıda sefer edip dururum.
-
سال و مه رفتم سفر از عشق ماه ** بیخبر از راه حیران در اله
- Yıllarca, aylarca bir ay yüzlünün aşkıyla gittim. Ne yoldan haberim vardı, ne belden! Allah kudretlerine hayran bir halde yürüdüm.
-
پا برهنه میروی بر خار و سنگ ** گفت من حیرانم و بی خویش و دنگ 1975
- Birisi ona : “Dikenliklerde, taşlıklarda yalınayak mı gidiyorsun?” dedi. Dekukî dedi ki: “Ben hayretler içindeyim, kendimde değilim ki.
-
تو مبین این پایها را بر زمین ** زانک بر دل میرود عاشق یقین
- Sen bu ayakları yere basıyor sanma, öyle görme. Çünkü âşık şüphe yok ki gönül yurduna sefer eder.
-
از ره و منزل ز کوتاه و دراز ** دل چه داند کوست مست دلنواز
- Gönül, sevgilinin sarhoşudur: yoldan, konaktan yolun kısalığından, uzunluğundan ne haberi var”
-
آن دراز و کوته اوصاف تنست ** رفتن ارواح دیگر رفتنست
- Yolun uzunluğu, kısalığı, tenin vasıflarıdır. Ruhların gidişi başka çeşit bir gidiştir.