-
پیش آن انوار نور روز درد ** از صلابت نورها را میسترد
- Gündüzün nurlarını bile bir karaltı gibi gösteren, aydınlıklarıyla bütün nurları silip süpüren yedi adam şekline girdi.
-
باز شدن آن شمعها هفت درخت
- Mumların yedi tane ağaç olması
-
باز هر یک مرد شد شکل درخت ** چشمم از سبزی ایشان نیکبخت
- Sonra o yedi adam, yedi tane ağaç oldu. İnsan yeşilliklerinden neşeleniyordu.
-
زانبهی برگ پیدا نیست شاخ ** برگ هم گم گشته از میوهی فراخ
- Yapraklarının çokluğundan dalları görünmemekte, meyvelerinin bolluğundan yaprakları kaybolmaktaydı.
-
هر درختی شاخ بر سدره زده ** سدره چه بود از خلا بیرون شده 2005
- Dallar ta Sidre’ye kadar yükselmiş… hatta Sidre de ne oluyor? Halâ’yı bile aşmıştı.
-
بیخ هر یک رفته در قعر زمین ** زیرتر از گاو و ماهی بد یقین
- Kökleri, yerin dibine kadar girmiş, yayılmış, öküzle balığı bile geçmişti.
-
بیخشان از شاخ خندانرویتر ** عقل از آن اشکالشان زیر و زبر
- Kökleri, dallarından daha taze, daha lâtifti. Bunları seyredenin aklı, hayretlere düşüyor, altüst oluyordu.
-
میوهای که بر شکافیدی ز زور ** همچو آب از میوه جستی برق نور
- Olgunluktan yarılan meyvelerinden su gibi nur şimşekleri fışkırtmaktaydı!
-
مخفی بودن آن درختان ازچشم خلق
- Bu ağaçların halkın gözünden gizli kalması
-
این عجبتر که بریشان میگذشت ** صد هزاران خلق از صحرا و دشت
- Asıl şaşılacak şeye gelince: O ovalardan, o çöllerden yüz binlerce adam geçiyor,
-
ز آرزوی سایه جان میباختند ** از گلیمی سایهبان میساختند 2010
- Gölgelik için can veriyorlar, başlarını kilimlerle örtüyorlardı da,
-
سایهی آن را نمیدیدند هیچ ** صد تفو بر دیدههای پیچ پیچ
- Onların gölgesini bile görmüyorlardı. İyi görmeyen çakmaklaşmış gözlere yüzlerce kere tuuh!