English    Türkçe    فارسی   

3
2002-2011

  • پیش آن انوار نور روز درد ** از صلابت نورها را می‌سترد
  • Gündüzün nurlarını bile bir karaltı gibi gösteren, aydınlıklarıyla bütün nurları silip süpüren yedi adam şekline girdi.
  • باز شدن آن شمعها هفت درخت
  • Mumların yedi tane ağaç olması
  • باز هر یک مرد شد شکل درخت ** چشمم از سبزی ایشان نیکبخت
  • Sonra o yedi adam, yedi tane ağaç oldu. İnsan yeşilliklerinden neşeleniyordu.
  • زانبهی برگ پیدا نیست شاخ ** برگ هم گم گشته از میوه‌ی فراخ
  • Yapraklarının çokluğundan dalları görünmemekte, meyvelerinin bolluğundan yaprakları kaybolmaktaydı.
  • هر درختی شاخ بر سدره زده ** سدره چه بود از خلا بیرون شده 2005
  • Dallar ta Sidre’ye kadar yükselmiş… hatta Sidre de ne oluyor? Halâ’yı bile aşmıştı.
  • بیخ هر یک رفته در قعر زمین ** زیرتر از گاو و ماهی بد یقین
  • Kökleri, yerin dibine kadar girmiş, yayılmış, öküzle balığı bile geçmişti.
  • بیخشان از شاخ خندان‌روی‌تر ** عقل از آن اشکالشان زیر و زبر
  • Kökleri, dallarından daha taze, daha lâtifti. Bunları seyredenin aklı, hayretlere düşüyor, altüst oluyordu.
  • میوه‌ای که بر شکافیدی ز زور ** همچو آب از میوه جستی برق نور
  • Olgunluktan yarılan meyvelerinden su gibi nur şimşekleri fışkırtmaktaydı!
  • مخفی بودن آن درختان ازچشم خلق
  • Bu ağaçların halkın gözünden gizli kalması
  • این عجب‌تر که بریشان می‌گذشت ** صد هزاران خلق از صحرا و دشت
  • Asıl şaşılacak şeye gelince: O ovalardan, o çöllerden yüz binlerce adam geçiyor,
  • ز آرزوی سایه جان می‌باختند ** از گلیمی سایه‌بان می‌ساختند 2010
  • Gölgelik için can veriyorlar, başlarını kilimlerle örtüyorlardı da,
  • سایه‌ی آن را نمی‌دیدند هیچ ** صد تفو بر دیده‌های پیچ پیچ
  • Onların gölgesini bile görmüyorlardı. İyi görmeyen çakmaklaşmış gözlere yüzlerce kere tuuh!