-
من همیگویم چو ایشان ای عجب ** این چنین مهری چرا زد صنع رب
- Dekukî, macerasını şöyle anlatır: “Ben de tıpkı onlar gibi, acayip şey demekteydim, Allah bunların gözlerini ne de sıkı bağlamış?
-
زین تنازعها محمد در عجب ** در تعجب نیز مانده بولهب
- Bu kavgalardan, bu aykırı hareketlerden Muhammed’de şaşmaktaydı. Ebu leheb de!
-
زین عجب تا آن عجب فرقیست ژرف ** تا چه خواهد کرد سلطان شگرف
- Fakat bu şaşmakla o şaşmak arasında pek büyük fark var.
-
ای دقوقی تیزتر ران هین خموش ** چند گویی چند چون قحطست گوش 2045
- Dekukî, tez tez yürü sükût et. Ne vakte kadar söylenip duracaksın, ne vakte kadar? Duyup anlayan kulak kıt!
-
یک درخت شدن آن هفت درخت
- O yedi ağacın bir ağaç olması
-
گفت راندم پیشتر من نیکبخت ** باز شد آن هفت جمله یک درخت
- Dekukî dedi ki: Bahtım yaver oldu, ileriye doğru yürüdüm, bir de baktım ki o yedi ağaç bir ağaç olmuş.
-
هفت میشد فرد میشد هر دمی ** من چه سان میگشتم ازحیرت همی
- Her an bir ağaç, yedi ağaç olmakta, yedi ağaç bir ağaç haline gelmekteydi. Hayretten ne hale geldim, bilir misin? Dondum, kaldım!
-
بعد از آن دیدم درختان در نماز ** صف کشیده چون جماعت کرده ساز
- Sonra ne göreyim; ağaçlar, cemaat gibi toplanmış, saf düzmüş, namaza durmuşlar!
-
یک درخت از پیش مانند امام ** دیگران اندر پس او در قیام
- Bir ağaç, imam gibi önlerine geçmiş, öbürleri de onun ardında kıyamdalar!
-
آن قیام و آن رکوع و آن سجود ** از درختان بس شگفتم مینمود 2050
- Onların kıyamı rükû etmeleri, secdeye varmaları beni büsbütün şaşırttı.
-
یاد کردم قول حق را آن زمان ** گفت النجم و شجر را یسجدان
- O anda Allah’ın “Yıldız ve ağaç, Allah’a secde eder” sözünü hatırladım.