-
دانهی پرمغز با خاک دژم ** خلوتی و صحبتی کرد از کرم
- İçi dolu olan tane kara toprağa ulaşır, toprakta halvet eder, toprakta sohbet eder,
-
خویشتن در خاک کلی محو کرد ** تا نماندش رنگ و بو و سرخ و زرد
- Kendisini toprakta tamamıyla mahveder; nihayet ne sarı, ne kırmızı rengi kalır, kokusu da mahvolur da,
-
از پس آن محو قبض او نماند ** پرگشاد و بسط شد مرکب براند
- Tamamıyla mahvolur kabza eriştikten sonra kol kanat açar, basta erişir, atını sürmeye başlar.
-
پیش اصل خویش چون بیخویش شد ** رفت صورت جلوهی معنیش شد 2070
- Aslının önünde varlığından geçince suret ortadan gider, manası cilvelenir.
-
سر چنین کردند هین فرمان تراست ** تف دل از سر چنین کردن بخاست
- Hüküm senin diye baş eğdiler. Onların bu baş eğmelerinden öyle hararetlendim, gönlümden öyle bir ateş çıktı ki!
-
ساعتی با آن گروه مجتبی ** چون مراقب گشتم و از خود جدا
- Bir zaman o seçilmiş kişilerle murakabeye daldım, kendimden geçtim.
-
هم در آن ساعت ز ساعت رست جان ** زانک ساعت پیر گرداند جوان
- O zaman canım, zamandan kurtuldu. Zaman insanı gençken kocaltır.
-
جمله تلوینها ز ساعت خاستست ** رست از تلوین که از ساعت برست
- Bütün renkten renge girişler, zamandan meydana gelir. Zamandan kurtulan, renkten renge girmekten de kurtulur.
-
چون ز ساعت ساعتی بیرون شوی ** چون نماند محرم بیچون شوی 2075
- Bir zaman, zamandan, zaman kaydından kurtuldun mu keyfiyet kalmaz, keyfiyetsiz Allah’a mahrem olursun.
-
ساعت از بیساعتی آگاه نیست ** زانکش آن سو جز تحیر راه نیست
- Zaman zamansızlığı bilmez. Zamansızlık âlemine varmak için hayretten başka yol yoktur.