English    Türkçe    فارسی   

3
2243-2252

  • تو دلا منظور حق آنگه شوی ** که چو جزوی سوی کل خود روی
  • Gönül, sen bir cüz’e benzersin, küllüne varır, ulaşırsan Allah’a makbul olursun.
  • حق همی‌گوید نظرمان در دلست ** نیست بر صورت که آن آب و گلست
  • Allah, “Biz gönle bakarız, su ve topraktan ibaret olan surete değil” diyor.
  • تو همی‌گویی مرا دل نیز هست ** دل فراز عرش باشد نه به پست 2245
  • Sen dersin ki bizim gönlümüz var. Öyle ama gönül arşın yücesindedir, aşağılıklarda değil!
  • در گل تیره یقین هم آب هست ** لیک زان آبت نشاید آب‌دست
  • Kara toprakta da su olur ama o suyla aptes alamazsın ki!
  • زانک گر آبست مغلوب گلست ** پس دل خود را مگو کین هم دلست
  • O da sudur, sudur ama toprakla karışık… Gayri sakın gönlüne gönül deme.
  • آن دلی کز آسمانها برترست ** آن دل ابدال یا پیغامبرست
  • Göklerden yüce olan gönül, ya Abdal’ın gönlüdür, ya da Peygamberin.
  • پاک گشته آن ز گل صافی شده ** در فزونی آمده وافی شده
  • Su, topraktan arındı mı saf olur, artar, her işe yarar.
  • ترک گل کرده سوی بحر آمده ** رسته از زندان گل بحری شده 2250
  • Su topraktan arınınca denize kavuşur; zindandan kurtulur, denize katık olur.
  • آب ما محبوس گل ماندست هین ** بحر رحمت جذب کن ما را ز طین
  • Bizim suyumuza, dikkat et de bak, toprakta hapsedilmiş. Ey rahmet denizi, sen de çek bizi!
  • بحر گوید من ترا در خود کشم ** لیک می‌لافی که من آب خوشم
  • Fakat deniz, “Ben, seni çekip duruyorum ama sen, ben iyi tatlı bir suyum demektesin.