-
تو دلا منظور حق آنگه شوی ** که چو جزوی سوی کل خود روی
- Gönül, sen bir cüz’e benzersin, küllüne varır, ulaşırsan Allah’a makbul olursun.
-
حق همیگوید نظرمان در دلست ** نیست بر صورت که آن آب و گلست
- Allah, “Biz gönle bakarız, su ve topraktan ibaret olan surete değil” diyor.
-
تو همیگویی مرا دل نیز هست ** دل فراز عرش باشد نه به پست 2245
- Sen dersin ki bizim gönlümüz var. Öyle ama gönül arşın yücesindedir, aşağılıklarda değil!
-
در گل تیره یقین هم آب هست ** لیک زان آبت نشاید آبدست
- Kara toprakta da su olur ama o suyla aptes alamazsın ki!
-
زانک گر آبست مغلوب گلست ** پس دل خود را مگو کین هم دلست
- O da sudur, sudur ama toprakla karışık… Gayri sakın gönlüne gönül deme.
-
آن دلی کز آسمانها برترست ** آن دل ابدال یا پیغامبرست
- Göklerden yüce olan gönül, ya Abdal’ın gönlüdür, ya da Peygamberin.
-
پاک گشته آن ز گل صافی شده ** در فزونی آمده وافی شده
- Su, topraktan arındı mı saf olur, artar, her işe yarar.
-
ترک گل کرده سوی بحر آمده ** رسته از زندان گل بحری شده 2250
- Su topraktan arınınca denize kavuşur; zindandan kurtulur, denize katık olur.
-
آب ما محبوس گل ماندست هین ** بحر رحمت جذب کن ما را ز طین
- Bizim suyumuza, dikkat et de bak, toprakta hapsedilmiş. Ey rahmet denizi, sen de çek bizi!
-
بحر گوید من ترا در خود کشم ** لیک میلافی که من آب خوشم
- Fakat deniz, “Ben, seni çekip duruyorum ama sen, ben iyi tatlı bir suyum demektesin.