-
کسب را همچون زراعت دان عمو ** تا نکاری دخل نبود آن تو
- Kazanmakta ekin ekmeye benzer. Ekmedikçe ona sahip olmaya hakkın yoktur.
-
آنچ کاری بدروی آن آن تست ** ورنه این بیداد بر تو شد درست
- Ektinse ektiğini biçersin, o senindir. Yoksa zulmettiğin, haksız olduğun kat’iyetle anlaşılır.
-
رو بده مال مسلمان کژ مگو ** رو بجو وام و بده باطل مجو
- Yürü, eğri büğrü söylenme, bu Müslümanın malını ver. Paran yoksa borç al, ver; beyhude konuşma!” dedi.
-
گفت ای شه تو همین میگوییم ** که همیگویند اصحاب ستم 2395
- Adam, “Padişahım, sitemkârlar ne söylüyorlarsa sen de tıpkı onu söylüyorsun bana” deyip
-
تضرع آن شخص از داوری داود علیه السلام
- Adamın, Davut Aleyhisselâm’ın hükmünden feryada gelmesi
-
سجده کرد و گفت کای دانای سوز ** در دل داود انداز آن فروز
- Secde ederek dedi ki. “Ey benim yanıp yakıldığımı gören Allah’ım, Davud’un gönlüne de o nuru ver.
-
در دلش نه آنچ تو اندر دلم ** اندر افکندی براز ای مفضلم
- Gönlüme saldığın ziyayı onun gönlüne da sal ey ihsan sahibi Rabbim.”
-
این بگفت و گریه در شد های های ** تا دل داود بیرون شد ز جای
- Bu sözleri söyledikten sonra hayhayla ağlamaya başladı. Öyle bir ağlayış ağladı ki Davud’un gönlü yerinden oynadı.
-
گفت هین امروز ای خواهان گاو ** مهلتم ده وین دعاوی را مکاو
- “Ey öküzü dâva eden, bugün bana mühlet ver, bu dâvanın görülmesinde ısrar etme.
-
تا روم من سوی خلوت در نماز ** پرسم این احوال از دانای راز 2400
- Halvete gidip namaz kılayım da bu ahvali, bir de sırları bilen Allah’tan sorayım.
-
خوی دارم در نماز این التفات ** معنی قرة عینی فی الصلوة
- Namazda Rabbime bağlanırım, “ namaz gözümün nurudur” sırrı zuhur eder, bu benim huyumdur.