English    Türkçe    فارسی   

3
2396-2405

  • سجده کرد و گفت کای دانای سوز ** در دل داود انداز آن فروز
  • Secde ederek dedi ki. “Ey benim yanıp yakıldığımı gören Allah’ım, Davud’un gönlüne de o nuru ver.
  • در دلش نه آنچ تو اندر دلم ** اندر افکندی براز ای مفضلم
  • Gönlüme saldığın ziyayı onun gönlüne da sal ey ihsan sahibi Rabbim.”
  • این بگفت و گریه در شد های های ** تا دل داود بیرون شد ز جای
  • Bu sözleri söyledikten sonra hayhayla ağlamaya başladı. Öyle bir ağlayış ağladı ki Davud’un gönlü yerinden oynadı.
  • گفت هین امروز ای خواهان گاو ** مهلتم ده وین دعاوی را مکاو
  • “Ey öküzü dâva eden, bugün bana mühlet ver, bu dâvanın görülmesinde ısrar etme.
  • تا روم من سوی خلوت در نماز ** پرسم این احوال از دانای راز 2400
  • Halvete gidip namaz kılayım da bu ahvali, bir de sırları bilen Allah’tan sorayım.
  • خوی دارم در نماز این التفات ** معنی قرة عینی فی الصلوة
  • Namazda Rabbime bağlanırım, “ namaz gözümün nurudur” sırrı zuhur eder, bu benim huyumdur.
  • روزن جانم گشادست از صفا ** می‌رسد بی واسطه نامه‌ی خدا
  • Can pencerem zevk ve şevkle açıktır. Allah’ın lütfu oraya vasıtasız gelir.
  • نامه و باران و نور از روزنم ** می‌فتد در خانه‌ام از معدنم
  • Allah’ın lütfu, rahmeti, nuru madenimden, hakikatimden gelir, penceremden evime girer.
  • دوزخست آن خانه کان بی روزنست ** اصل دین ای بنده روزن کردنست
  • Penceresi olmayan ev cehennemdir. Ey kul, dinin aslı pencere açmıştır.
  • تیشه‌ی هر بیشه‌ای کم زن بیا ** تیشه زن در کندن روزن هلا 2405
  • Her ormanı öyle pek baltalama. Pencere açmak için balta vur.