-
ورنه کارت سخت گردد گفتمت ** تا نگردد ظاهر از وی استمت
- Yoksa bak, sana söylüyorum, işin fena olur, yaptığın zulüm ve cefa meydana çıkar.”
-
خاک بر سر کرد و جامه بر درید ** که بهر دم میکنی ظلمی مزید
- Adam, bu söz üzerine başına topraklar serpip elbisesini yırtarak “Her an zulmünü artırıp durmaktasın” dedi.
-
یکدمی دیگر برین تشنیع راند ** باز داودش به پیش خویش خواند
- Yine bir müddet Davud’u kınamaya koyuldu, Davud, tekrar onu huzuruna çağırıp,
-
گفت چون بختت نبود ای بختکور ** ظلمت آمد اندک اندک در ظهور
- Dedi ki: “Ey bahtı körleşmiş herif, mademki talihin yok, gayri yavaş, yavaş karanlıklar basmaya başladı.
-
ریدهای آنگاه صدر و پیشگاه ** ای دریغ از چون تو خر خاشاک و کاه 2430
- Senin gibi bir eşeğe çerçöple saman bile yazık… Öyle olduğu halde sen yine başköşeyi gözetip duruyorsun ha!
-
رو که فرزندان تو با جفت تو ** بندگان او شدند افزون مگو
- Yürü çocukların da onun kulu, kölesidir, karın da! Artık fazla söylenme!”
-
سنگ بر سینه همیزد با دو دست ** میدوید از جهل خود بالا و پست
- Davacı iki eline taş almış, göğsünü dövmekte, bilgisizliğinden, bir aşağı, bir yukarı gidip gelmekteydi.
-
خلق هم اندر ملامت آمدند ** کز ضمیر کار او غافل بدند
- Halk da Davud’u kınamaya başladı. Davacının gönlünde ne var, bilmiyorlardı ki,
-
ظالم از مظلوم کی داند کسی ** کو بود سخرهی هوا همچون خسی
- Bir insan, saman çöpü gibi havaya kapılmış, maskara olmuşsa zalimi mazlumdan nasıl fark edebilir?
-
ظالم از مظلوم آنکس پی برد ** کو سر نفس ظلوم خود برد 2435
- Zalimi mazlumdan ayırt eden, zulümkâr nefsinin boynunu vurmuş kişidir.