-
این نشاید از تو کین ظلمیست فاش ** قهر کردی بیگناهی را بلاش
- Bu sana yakışmaz, çünkü apaçık bir zulüm bu. Bir suçsuzu, hiçbir kabahati yokken kahrettin” dediler.
-
عزم کردن داود علیه السلام به خواندن خلق بدان صحرا کی راز آشکارا کند و حجتها را همه قطع کند
- Davud Aleyhisselâm’ın, bu gizli şeyi meydana çıkarıp apaşikâr göstermek ve getirilen delilleri çürütmek üzere halkı ovaya çağırması
-
گفت ای یاران زمان آن رسید ** کان سر مکتوم او گردد پدید
- Davut dedi ki: “Dostlar, gayri o gizli şeyin meydana çıkması zamanı geldi.
-
جمله برخیزید تا بیرون رویم ** تا بر آن سر نهان واقف شویم
- Hepiniz kalkın da şehirden dışarıya çıkalım, o gizli sırrı öğrenelim.
-
در فلان صحرا درختی هست زفت ** شاخهااش انبه و بسیار و چفت
- Filân ovada büyük bir ağaç vardır, dalları gürdür, çoktur, birbirleriyle birleşmişlerdir.
-
سخت راسخ خیمهگاه و میخ او ** بوی خون میآیدم از بیخ او 2445
- Kol budak salıvermiş, geniş bir yeri kaplamıştır, kökü de yere yayılmıştır. İşte o ağacın kökünden bana kan kokusu geliyor.
-
خون شدست اندر بن آن خوش درخت ** خواجه راکشتست این منحوسبخت
- O güzel ağacın kökünde kan var. Bu kötü talihli herif, onun altında efendisini öldürmüştür.
-
تا کنون حلم خدا پوشید آن ** آخر از ناشکری آن قلتبان
- Allah’ın hilmi, bunu şimdiye kadar örttü. Fakat bu kaltaban, buna hiç şükretmedi.
-
که عیال خواجه را روزی ندید ** نه بنوروز و نه موسمهای عید
- Efendisinin çoluğuna, çocuğuna ne nevruzlarda bir şey verdi, ne bayramlarda,
-
بینوایان را به یک لقمه نجست ** یاد ناورد او ز حقهای نخست
- O yoksulların, o muhtaç biçarelerin hallerini, hatırlarını bir lokmayla olsun arayıp sormadı, eski hakları aklına bile getirmedi.
-
تا کنون از بهر یک گاو این لعین ** میزند فرزند او را در زمین 2450
- Bu melun herif şimdi de bir öküz için onun oğlunu yere vuruyor.