-
سنگ میندهد به استغفار در ** این بود انصاف نفس ای جان حر
- Ey hür can, sen ona tövbe etmesi, yargılanma dilemesi için inci verirsin de o sana taş bile vermez… İşte nefsin insafı!
-
برون رفتن به سوی آن درخت
- Halkın o ağacın dibine gitmesi
-
چون برون رفتند سوی آن درخت ** گفت دستش را سپس بندید سخت
- Halk, şehirden çıkıp o ağca doğru gidince Davut, “Önce ellerini bağlayın şu zalimin de
-
تا گناه و جرم او پیدا کنم ** تا لوای عدل بر صحرا زنم
- Sonra suçunu meydana koyalım, adalet bayrağını ovaya dikelim” dedi.
-
گفت ای سگ جد او را کشتهای ** تو غلامی خواجه زین رو گشتهای
- Sonra dedi ki: Ey köpek, sen bu adamın atasını öldürdün. Sen o zatın kölesiydin, bu yüzden onun kanına girdin.
-
خواجه را کشتی و بردی مال او ** کرد یزدان آشکارا حال او 2475
- Efendini öldürüp malını, mülkünü zapt ettin. Fakat Allah bunu meydana çıkardı.
-
آن زنت او را کنیزک بوده است ** با همین خواجه جفا بنموده است
- Karın yok mu? Onun cariyesiydi. Onunla birleştin de bu kötü işi yaptın.
-
هر چه زو زایید ماده یا که نر ** ملک وارث باشد آنها سر بسر
- Ondan erkek, dişi… Ne doğduysa hepsine mirasçı bu adamdır.
-
تو غلامی کسب و کارت ملک اوست ** شرع جستی شرع بستان رو نکوست
- Çünkü sen bir kölesin, çalışıp çabalarsın, eline geçen onundur. Şeriat mı aradın, al sana mükemmel bir şeriat, hadi şimdi yürü bakalım!
-
خواجه را کشتی باستم زار زار ** هم برینجا خواجه گویان زینهار
- Sen burada efendini zari zari ağlatarak öldürdün. Efendin sana burada, aman yapma, etme diyordu.
-
کارد از اشتاب کردی زیر خاک ** از خیالی که بدیدی سهمناک 2480
- Korkunç bir hayal gördün, korktun... Acelenden bıçağı da adamcağızın başıyla beraber toprağa gömdün.