-
خواجه را کشتی باستم زار زار ** هم برینجا خواجه گویان زینهار
- Sen burada efendini zari zari ağlatarak öldürdün. Efendin sana burada, aman yapma, etme diyordu.
-
کارد از اشتاب کردی زیر خاک ** از خیالی که بدیدی سهمناک 2480
- Korkunç bir hayal gördün, korktun... Acelenden bıçağı da adamcağızın başıyla beraber toprağa gömdün.
-
نک سرش با کارد در زیر زمین ** باز کاوید این زمین را همچنین
- İşte başı da şuracıkta gömülü, bıçak da. Haydi, kazın şurasını!
-
نام این سگ هم نبشته کارد بر ** کرد با خواجه چنین مکر و ضرر
- Bu köpeğin adı da bıçakta yazılıdır. Bu zalim, efendisine işte böyle bir hilede, böyle bir zulümde bulundu.”
-
همچنان کردند چون بشکافتند ** در زمین آن کارد و سر را یافتند
- Yeri kazdılar, bıçağı da bulup çıkardılar. Kesik başı da!
-
ولوله در خلق افتاد آن زمان ** هر یکی زنار ببرید از میان
- Halka bir velveledir düştü. Hepsi de zünnarlarını kestiler.
-
بعد از آن گفتش بیا ای دادخواه ** داد خود بستان بدان روی سیاه 2485
- Ondan sonra öküzü kesene “Gel buraya hak sahibi, bu yüzü karadan hakkını al” dedi.
-
قصاص فرمودن داود علیه السلام خونی را بعد از الزام حجت برو
- Davud Aleyhisselâm’ın bu delili gösterdikten sonra katilin kısas edilmesini emretmesi
-
هم بدان تیغش بفرمود او قصاص ** کی کند مکرش ز علم حق خلاص
- Aynı bıçakla o adamın da öldürülerek kısas edilmesini emretti. Ne hile yaparsa yapsın, Allah bilgisinden kurtulabilir mi hiç?
-
حلم حق گرچه مواساها کند ** لیک چون از حد بشد پیدا کند
- Allah’ın hilmi, müdarada bulunur. Bulunur ama adam, haddi aşınca iş değişir, meydana çıkar.
-
خون نخسپد درفتد در هر دلی ** میل جست و جوی و کشف مشکلی
- Kan uyumaz. Gönüllere onu araştırmak, müşkülü halletmek merakı düşer.