-
لیک موقوفست بر قربان گاو ** گنج اندر گاو دان ای کنجکاو
- Fakat bunu elde etmek, öküzü öldürmeye bağlıdır. Hazine öküzün içindedir ey hazine arayan, yerleri kazıp duran!
-
دوش چیزی خوردهام ور نه تمام ** دادمی در دست فهم تو زمام
- Dün biraz bir şey yemiştim, onun için lâyıkıyla anlatamıyorum. Yoksa bunu tamamıyla anlatır, yuları anlayışının eline teslim ederdim.
-
دوش چیزی خوردهام افسانه است ** هرچه میآید ز پنهان خانه است
- Ama dün bir şey yedim demem de masaldan ibaret… Çünkü ne gelirse o gizli evden geliyor.
-
چشم بر اسباب از چه دوختیم ** گر ز خوشچشمان کرشم آموختیم 2515
- Güzel gözlülerden işve, cilve öğrenmişsek neden gözümüzü sebeplere dikip duruyoruz.
-
هست بر اسباب اسبابی دگر ** در سبب منگر در آن افکن نظر
- Sebeplerin de başka sebepleri var. Sebebe bakma da asıl ona bak!
-
انبیا در قطع اسباب آمدند ** معجزات خویش بر کیوان زدند
- Peygamberler, sebepleri gidermek için geldiler. Mucizelerini ta Zuhal yıldızına ulaştırdılar.
-
بیسبب مر بحر را بشکافتند ** بی زراعت چاش گندم یافتند
- Sebep ve vesilesiz denizi böldüler, ekmeksizin buğday yığınını buldular.
-
ریگها هم آرد شد از سعیشان ** پشم بز ابریشم آمد کشکشان
- Çalışmaları yüzünden kum taneleri un olurdu. Keçinin yünlerini çektiler mi ellerinde ibrişim olurdu.
-
جمله قرآن هست در قطع سبب ** عز درویش و هلاک بولهب 2520
- Bütün Kur’an, sebebi gidermeye aittir. Zahiren yoksul olan Peygamber’in yüceliğini, yine zahiren yüce olan Ebuleheb’in helâkini anlatır durur.
-
مرغ بابیلی دو سه سنگ افکند ** لشکر زفت حبش را بشکند
- Ebabil kuşları iki üçtaş attılar mı o koca Habeş ordusunu kırıp geçirirler.