English    Türkçe    فارسی   

3
2584-2593

  • حرمت ذات و صفات پاک او ** که بود گردون گریبان‌چاک او
  • Onun pak zatiyle sıfatları hakkı için… Felek bile yenini, yakasını yırtmış, ona âşık olmuştur.
  • کان فسون و اسم اعظم را که من ** بر کر و بر کور خواندم شد حسن 2585
  • O afsunu, o İsm-i Âzam’ı köre okudum, gözleri açıldı; sağıra okudum, kulakları duydu.
  • بر که سنگین بخواندم شد شکاف ** خرقه را بدرید بر خود تا بناف
  • Taş gibi dağa okudum, yarıldı göbeğine kadar hırkasını yırttı!
  • برتن مرده بخواندم گشت حی ** بر سر لاشی بخواندم گشت شی
  • Ölüye okudum dirildi. Hiçbir şey olmayan, vücudu bulunmayan şeye okudum, meydana geldi, bir şey oldu!
  • خواندم آن را بر دل احمق بود ** صد هزاران بار و درمانی نشد
  • Fakat ahmağın gönlüne yüz binlerce kere okudum, fayda vermedi.
  • سنگ خارا گشت و زان خو بر نگشت ** ریگ شد کز وی نروید هیچ کشت
  • Mermer bir kaya kesildi, ona tesir bile etmedi. Âdeta kuma döndü, ondan bir şey bitmesine imkân yok!”
  • گفت حکمت چیست کنجا اسم حق ** سود کرد اینجا نبود آن را سبق 2590
  • Adam, “Allah adının köre, sağıra ölüye tesir edip de ahmağa tesir ermemesinin hikmeti ne?
  • آن همان رنجست و این رنجی چرا ** او نشد این را و آن را شد دوا
  • Onlar da illet, bu da illet... Neden onlara tesir ediyor da buna tesir etmiyor?” dedi.
  • گفت رنج احمقی قهر خداست ** رنج و کوری نیست قهر آن ابتلاست
  • İsa dedi ki. “Ahmaklık, Allah kahrıdır. Hastalık, körlük, kahır değildir, bir iptilâdır.
  • ابتلا رنجیست کان رحم آورد ** احمقی رنجیست کان زخم آورد
  • İptilâ, acınacak bir illettir, ona kul da acır, Allah da… Fakat ahmaklık, öyle bir illettir ki ahmağa da mazarrat verir, onunla konuşana da!