-
کان فسون و اسم اعظم را که من ** بر کر و بر کور خواندم شد حسن 2585
- O afsunu, o İsm-i Âzam’ı köre okudum, gözleri açıldı; sağıra okudum, kulakları duydu.
-
بر که سنگین بخواندم شد شکاف ** خرقه را بدرید بر خود تا بناف
- Taş gibi dağa okudum, yarıldı göbeğine kadar hırkasını yırttı!
-
برتن مرده بخواندم گشت حی ** بر سر لاشی بخواندم گشت شی
- Ölüye okudum dirildi. Hiçbir şey olmayan, vücudu bulunmayan şeye okudum, meydana geldi, bir şey oldu!
-
خواندم آن را بر دل احمق بود ** صد هزاران بار و درمانی نشد
- Fakat ahmağın gönlüne yüz binlerce kere okudum, fayda vermedi.
-
سنگ خارا گشت و زان خو بر نگشت ** ریگ شد کز وی نروید هیچ کشت
- Mermer bir kaya kesildi, ona tesir bile etmedi. Âdeta kuma döndü, ondan bir şey bitmesine imkân yok!”
-
گفت حکمت چیست کنجا اسم حق ** سود کرد اینجا نبود آن را سبق 2590
- Adam, “Allah adının köre, sağıra ölüye tesir edip de ahmağa tesir ermemesinin hikmeti ne?
-
آن همان رنجست و این رنجی چرا ** او نشد این را و آن را شد دوا
- Onlar da illet, bu da illet... Neden onlara tesir ediyor da buna tesir etmiyor?” dedi.
-
گفت رنج احمقی قهر خداست ** رنج و کوری نیست قهر آن ابتلاست
- İsa dedi ki. “Ahmaklık, Allah kahrıdır. Hastalık, körlük, kahır değildir, bir iptilâdır.
-
ابتلا رنجیست کان رحم آورد ** احمقی رنجیست کان زخم آورد
- İptilâ, acınacak bir illettir, ona kul da acır, Allah da… Fakat ahmaklık, öyle bir illettir ki ahmağa da mazarrat verir, onunla konuşana da!
-
آنچ داغ اوست مهر او کرده است ** چارهای بر وی نیارد برد دست
- Ahmağa vurulan dağ, Allah mührüdür. Ona bir çare bulmanın imkânı yok!”