-
جان ناکرده به جانان تاختن ** گر هزارانست باشد نیم تن
- Canana ulaşmayan, sevgiliye kavuşmaya çalışmayan can, binlerce bile olsa yarım tenden ibarettir.
-
آن یکی بس دور بین و دیدهکور ** از سلیمان کور و دیده پای مور
- Üç kişinin birisi pek uzakları görürdü, fakat gözü kör; Süleyman’ı görmezdi de karıncanın ayağını görürdü!
-
و آن دگر بس تیزگوش و سخت کر ** گنج و در وی نیست یک جو سنگ زر 2610
- Öbürü pek keskin işitirdi, fakat sağır! Âdeta bir defineydi. İçinde yarım arpa kadar bile altın yok!
-
وآن دگر عور و برهنه لاشهباز ** لیک دامنهای جامهی او دراز
- Üçüncüsü çırılçıplak, edep yeri açık bir adamdı. Elbisesinin etekleri uzun!
-
گفت کور اینک سپاهی میرسند ** من همیبینم که چه قومند و چند
- Kör dedi ki: “İşte bak, şuracıktan atlılar gelmekte. Onların hangi kavimden olduklarını ve kaç kişiden ibaret bulunduklarını görüyorum.”
-
گفت کر آری شنودم بانگشان ** که چه میگویند پیدا و نهان
- Sağır “ Evet, ben de seslerini duydum, gizli açık ne söylüyorlarsa işittim” dedi.
-
آن برهنه گفت ترسان زین منم ** که ببرند از درازی دامنم
- Çıplak “Benim korkum da şundan: Gelirlerse elbisemin eteğini keserler!” dedi.
-
کور گفت اینک به نزدیک آمدند ** خیز بگریزیم پیش از زخم و بند 2615
- Kör dedi ki: “İşte bak, yaklaştılar. Hadi onlar gelip çatmadan, bizi yakalayıp dövmeden, bağlamadan biz kaçalım.”
-
کر همیگوید که آری مشغله ** میشود نزدیکتر یاران هله
- Sağır dedi ki: “ Hakikaten dostlar, gürültü gittikçe yaklaşıyor, haydin!
-
آن برهنه گفت آوه دامنم ** از طمع برند و من ناآمنم
- Çıplak, eyvahlar olsun, dedi… Gelirlerse tamah ederler, elbisemi alırlar, ben hiç emin değilim!