-
نک پیاپی کاروانها مقتفی ** زین شکاف در که هست آن مختفی
- İşte bak, kervanlar birbiri ardına ulanmış, o kapının gizli çatlağından geçip gitmede!
-
بر در ار جویی نیابی آن شکاف ** سخت ناپیدا و زو چندین زفاف
- Fakat o çatlağı arasan göremezsen. Pek gizlidir ama ondan bunca kişileri geçirdiler, gelin evine güvey götürür gibi götürdüler.
-
شرح آن کور دوربین و آن کر تیزشنو و آن برهنه دراز دامن
- Uzaktakini bile gören köle, keskin kulaklı sağır, uzun elbiseli çıplağın açıklanması
-
کر امل را دان که مرگ ما شنید ** مرگ خود نشنید و نقل خود ندید
- Sağır, istektir, dilektir. Bizim ölümümüzü duydu da kendi ölümünü duymadı, kendi görünüşünü görmedi.
-
حرص نابیناست بیند مو بمو ** عیب خلقان و بگوید کو بکو
- Kör de hırstır. Halkın ayıbını kıldan kıla görür. Taraf taraf söyler de,
-
عیب خود یک ذره چشم کور او ** مینبیند گرچه هست او عیبجو 2630
- Kör gözü kendi ayıbını zerre kadar göremez, fakat gene de âlemin ayıbını arar!
-
عور میترسد که دامانش برند ** دامن مرد برهنه چون درند
- Çıplak, elbisesinin eteğini kesecekler diye korkuyor ama çıplak adamın eteğimi olur ki kessinler!
-
مرد دنیا مفلس است و ترسناک ** هیچ او را نیست از دزدانش باک
- Dünyaya kapılan da hem müflistir, hem de korkmakta. Hâlbuki hırsızlardan hiç de korkmaması lâzım.
-
او برهنه آمد و عریان رود ** وز غم دزدش جگر خون میشود
- Zaten dünyaya çıplak geldi, çıplak gidecek… Böyle olduğu halde hırsızlardan korkusundan yüreği kan olmakta!
-
وقت مرگش که بود صد نوحه بیش ** خنده آید جانش را زین ترس خویش
- Fakat hayattayken bunca feryad ü figan etti ağlayıp sızladıydı ya… Ölürken kendisi de bu korkusuna şaşar, güler!
-
آن زمان داند غنی کش نیست زر ** هم ذکی داند که او بد بیهنر 2635
- O zaman zengin hiçbir pulu olmadığını… Zeki, hiçbir hüneri bulunmadığını anlar.