English    Türkçe    فارسی   

3
2674-2683

  • قوم گفته شکر ما را برد غول ** ما شدیم از شکر و از نعمت ملول
  • Sebâlılar dediler ki: “Bizim şükretme kabiliyetimizi Şeytan aldı götürdü! Şükürden de usandık, nimetten de.
  • ما چنان پژمرده گشتیم ازعطا ** که نه طاعتمان خوش آید نه خطا 2675
  • Bu nimetlerden bize öyle usanç geldi ki ne ibadet hoşumuza gidiyor, ne kabahat!
  • ما نمی‌خواهیم نعمتها و باغ ** ما نمی‌خواهیم اسباب و فراغ
  • Nimetleri de istemiyoruz, bahçeleri de… Zevk sebeplerini de dilemiyoruz, safa vesilelerini de!
  • انبیا گفتند در دل علتیست ** که از آن در حق‌شناسی آفتیست
  • Peygamberler dediler ki: “ Gönülde bir illet yüzünden insan, doğruyu anlamaz, sapıtır.
  • نعمت از وی جملگی علت شود ** طعمه در بیمار کی قوت شود
  • O yüzden nimetler, umumiyetle illet olur. Hastalıkta yenen yemek insana hiç kuvvet verir mi?
  • چند خوش پیش تو آمد ای مصر ** جمله ناخوش گشت و صاف او کدر
  • Ey inatçı, önüne nice güzelim nimetler geldi de hepsi kötüleşti, saf olanlar bile bulandı gitti!
  • تو عدو این خوشیها آمدی ** گشت ناخوش هر چه بر وی کف زدی 2680
  • Bu güzelliklerin düşmanı sensin… Neye elini vurdunsa kötü oldu.
  • هر که اوشد آشنا و یار تو ** شد حقیر و خوار در دیدار تو
  • Senin dostun; senin âşinan olan, sence hor, hakir sayıldı.
  • هر که او بیگانه باشد با تو هم ** پیش تو او بس مه‌است و محترم
  • Sana yabancı olan, seninle uzlaştı. Sence o büyük ve yüce oldu.
  • این هم از تاثیر آن بیماریست ** زهر او در جمله جفتان ساریست
  • Bu da o, hastalığın tesirinden… O illetin zehri bütün canlara sirayet eder.