-
آن بز کوهی دود که دام کو ** چون بتازد دامش افتد در گلو 270
- Dağ keçisi “Nerde tuzak?” diye koşar, fakat yürüdü mü tuzağa düşer, boğazından yakalanır.
-
آنک میگفتی که کو اینک ببین ** دشت میدیدی نمیدیدی کمین
- Nerde tuzak diyordun ya, işte buracıkta, bak da gör. Ovayı gördün ama tuzağı görmedin.
-
بی کمین و دام و صیاد ای عیار ** دنبه کی باشد میان کشتزار
- A şaşkın, çayırlıkta tuzak, pusu ve avcı olmadıkça kuyruk mu olur?
-
آنک گستاخ آمدند اندر زمین ** استخوان و کلههاشان را ببین
- Bu yere küstahça gelenlerin kemiklerini, kellelerini gör!
-
چون به گورستان روی ای مرتضا ** استخوانشان را بپرس از ما مضی
- Ey seçilmiş kişi, mezarlığa var da onların kemiklerine başlarından geçenleri sor!
-
تا بظاهر بینی آن مستان کور ** چون فرو رفتند در چاه غرور 275
- O kör sarhoşlara bak da aldanış kuyusuna baş aşağı nasıl düştüler, açıkça gör!
-
چشم اگر داری تو کورانه میا ** ور نداری چشم دست آور عصا
- Gözün varsa körcesine gelme, gözün yoksa eline bir sopa al.
-
آن عصای حزم و استدلال را ** چون نداری دید میکن پیشوا
- Tedbir ve ihtiyat sopan yoksa bir gözlüyü kılavuz edin.
-
ور عصای حزم و استدلال نیست ** بی عصاکش بر سر هر ره مهایست
- Tedbir ve ihtiyat sopan yoksa kılavuzsuz her yolun başında durma.
-
گام زان سان نه که نابینا نهد ** تا که پا از چاه و از سگ وا رهد
- Körün adım atması gibi ihtiyatla adım at da ayağın kuyudan da kurtulsun, köpekten de.