-
ور نمیبینی گمانی بردهای ** که صباحست و تو اندر پردهای
- Bari görmüyorsan, gündüz olduğundan şüphen varsa, daha sabah olmadı sanıyorsan,
-
کوری خود را مکن زین گفت فاش ** خامش و در انتظار فضل باش
- Sus, bir şey söyleme de kör olduğunu meydana vurma, Allah ihsanını bekle!” der.
-
در میان روز گفتن روز کو ** خویش رسوا کردنست ای روزجو
- Gündüzün “Gündüz nerede” demek kendi kendini rezil etmektir a gündüz arayan!
-
صبر و خاموشی جذوب رحمتست ** وین نشان جستن نشان علتست 2725
- Sabır ve sükût, Allah rahmetine sebep olur. Bu araştırmaysa hastalık nişanesidir.
-
انصتوا بپذیر تا بر جان تو ** آید از جانان جزای انصتوا
- “Susun, dinleyin” emrini canla, başla kabul et de sevgilinin mükâfatına eriş, rahmetine nail ol.
-
گر نخواهی نکس پیش این طبیب ** بر زمین زن زر و سر را ای لبیب
- Ey terbiyeli, edepli kişi, illetinin yeniden tazelenmesini istemiyorsan bu doktorun önünde paranı da çıkar, yere koy; başını da secdeye indir.
-
گفت افزون را تو بفروش و بخر ** بذل جان و بذل جاه و بذل زر
- Fazla sözü sat da can, mevki ve para pul bağışlamayı satın al.
-
تا ثنای تو بگوید فضل هو ** که حسد آرد فلک بر جاه تو
- Bu suretle de Allah seni övsün, rütbene gök bile haset etsin.
-
چون طبیبان را نگه دارید دل ** خود ببینید و شوید ازخود خجل 2730
- Doktorların rızasını elde ederseniz kendinizi görür, halinizi bilir, ayıplarınızı anlar, kendi kendinizden utanırsınız.
-
دفع این کوری بدست خلق نیست ** لیک اکرام طبیبان از هدیست
- Bu körlüğü defetmek halkın elinde değildir; bu, doktorlara Allah tarafından lütfedilmiş bir hidayettir.