-
نه در آن دم دولتی و نعمتی ** نه در آن سر راحتی و لذتی
- Ne o kuyrukta bir devlet, bir nimet vardır, ne o başta bir rahat, bir lezzet!
-
گرد سر گردان بود آن دم مار ** لایقاند و درخورند آن هر دو یار 2770
- Yılanın kuyruğu, başının etrafında dönüp dolaşır, kıvrılıp düzelir. Kuyruk ve baş… O iki dost birbirine tam lâyıktır, tam münasiptir!
-
آنچنان گوید حکیم غزنوی ** در الهینامه گر خوش بشنوی
- İlahi nâmeyi bir güzelce dinlesen görürsün; Hâkim-i Gaznevî öyle der:
-
کم فضولی کن تو در حکم قدر ** درخور آمد شخص خر با گوش خر
- Takdirin hükmüne itiraz edip de boş boğazlıkta bulunma. Tavşana tavşankulağı münasiptir.
-
شد مناسب عضوها و ابدانها ** شد مناسب وصفها با جانها
- Uzuvlarla bedenler tam uygundur… Huylarla canlar, tam birbirine denktir.
-
وصف هر جانی تناسب باشدش ** بی گمان با جان که حق بتراشدش
- Ruha münasip olan her vasfı, şüphe yok ki tam yerli yerinde, tam uygun olarak halk eden Allah’tır.
-
چون صفت با جان قرین کردست او ** پس مناسب دانش همچون چشم و رو 2775
- Allah, mademki huyu, cana uygun ve eş olarak yarattı, o halde onu gözle kaş gibi yerinde ve birbirine münasip bil!
-
شد مناسب وصفها در خوب و زشت ** شد مناسب حرفها که حق نبشت
- Güzeldeki huylar da uygun ve yerinde, çirkindeki huylar da. Allah’ın yazdığı harfler birbirine tam münasip!
-
دیده و دل هست بین اصبعین ** چون قلم در دست کاتب ای حسین
- Ey Hasancık, yazı yazanın elindeki kalem gibi gözle gönül de Allah’ın iki parmağı arasında!
-
اصبع لطفست و قهر و در میان ** کلک دل با قبض و بسطی زین بنان
- Gönül kalemi, lütuf ve kahır parmakları arasında gâh sıkıntıya düşer, gâh feraha çıkar.