-
او همی بانگی کند بی گوش و هوش ** چون خمش کردی تو او هم شد خموش
- Dağ, akılsız, kulaksız ses verir durur. Fakat sen sustun mu o da susar.
-
داد حق اهل سبا را بس فراغ ** صد هزاران قصر و ایوانها و باغ 285
- Allah Seba’lılara pek büyük bir genişlik ve rahatlık verdi, yüz binlerce köşk, hayvan ve bağ ihsan etti.
-
شکر آن نگزاردند آن بد رگان ** در وفا بودند کمتر از سگان
- O kötü yaradılışlı adamlar buna şükretmediler. Vefada köpekten de aşağı oldular.
-
مر سگی را لقمهی نانی ز در ** چون رسد بر در همیبندد کمر
- Köpeğe bir kapıdan bir lokma ekmek verilse o kapıya bağlanır, hizmetkâr olur.
-
پاسبان و حارس در میشود ** گرچه بر وی جور و سختی میرود
- Kapıya bekçi kesilir. Ona eziyet edilse yiyeceği lâyıkıyla verilmese bile o kapıyı bırakmaz.
-
هم بر آن در باشدش باش و قرار ** کفر دارد کرد غیری اختیار
- Orada karar eder, başka bir kapıya gitmez.
-
ور سگی آید غریبی روز و شب ** آن سگانش میکنند آن دم ادب 290
- Oraya bir garip köpek gelse oradaki köpekler, onu gece gündüz tedibederler.
-
که برو آنجا که اول منزلست ** حق آن نعمت گروگان دلست
- İlk konağına git. Oradan nimetlendin, o nimetin hakkı, gönlünü oraya rehin etmendir derler.
-
میگزندش که برو بر جای خویش ** حق آن نعمت فرو مگذار بیش
- Yerine git, o nimetin hakkını bundan fazla terk etme diye onu ısırırlar.
-
از در دل و اهل دل آب حیات ** چند نوشیدی و وا شد چشمهات
- Sen de gönül ve gönül ehlinin kapısından bir hayli âbıhayat içtin, gözlerin açıldı.